Önce Irak, sonra Suriye ve bugün İran: Anti emperyalist mücadele bugün değilse ne zaman?
“Bu savaş bizim savaşımız değil” diyen liberal eğilimli zevat İran gündemi vesilesiyle bildiğimiz hikayeleri vaz etmeye başladı.
Söylenenlerin özü şudur: İran’da mollalar rejimi olduğu için ilerici ve devrimci güçlerin anti emperyalist görevleri ihmal etmesi caiz görülebilir. O yüzden “aslolan dünya işçi sınıfının külli mücadelesidir” diyerek işin içinden çıkalım. Emperyalizme karşı mücadeleyi merkeze koymayan bir savaş karşıtlığını propaganda edelim.
Bu çizgi, konu Irak ve Suriye olunca da aynı şekilde tepki vermişti. Irak’ta Saddam, Suriye’de ise Baas vardı. Bunların emperyalizm eliyle yıkılmasında problem yoktu. Ya da nasıl olsa iç dinamikler illaki bir gün galebe çalacaktı. Dış dinamikler tarafından yenilen yenilgiye uğrayan bir ülkenin iç dinamikleri ne zaman ve ne için zafer kazanabilir? Belki de öncelikle bu sorunun yanıtını doğru bir şekilde vermek gerekmektedir.
Bu düşüncenin tam boy liberal sahipleri emperyalizmin doğrudan bir aparatı olarak görev üstlenirler. Liberal ideolojinin etkisinde olan çevreler ise bunların acenteleridir. Onlar görüntüde anti emperyalist geçinip, anti emperyalizmin ihmal edilebileceğini söyleyip durmaktadırlar. Sınıfsal ve siyasal dinamikleri emperyalizmden bağımsız düşünen; bunları tekil bir ülkedeki kapitalizmin verili durumuna indirgeyerek buradaki sınıfsal çelişkiler üzerinden siyaset türetmeye çalışan ve eninde sonunda ekonomist ya da reformist bir çizgiye mahkûm olan günümüzün Bernştaynları işte bu çevrelerdir.
Bunların benzeri olan yaklaşımlar Suriye üzerinden de gündeme gelmişti. O zaman da “IŞİD’e karşı mücadelede anti emperyalist görevler ihmal edilebilir” denilerek Amerikan işbirlikçiliği meşrulaştırılmaya çalışılmıştı. Halbuki Suriye devleti de IŞİD’e karşı mücadele ediyordu.
Bu........
© Gazete Manifesto
