menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

KALABALIKLARDAN, “BEN”E

10 5
05.06.2025

Kalabalıkların kabalığını yaşıyoruz. Eşyanın, dünyanın insanın ve nihayet kendi kalabalığımızın kabalığını yaşıyoruz. Kalabalıklar arasındayız, o kadar kalabalık ki kendimizi bulamıyoruz. Gürültünün ortasındayız, konuşmalar uğultular homurtular arasındayız, kendi sesimizi tanıyamıyoruz… Kalabalıklar, kalabalıklar, kalabalıklar… Ben nerede, biz neredeyiz diye sormaya bile mecalimiz yok. Bulamıyoruz kendimizi, ulaşamıyoruz bir türlü kendimize. Bu kadar kalabalığın arasında inceliği yitiriyoruz, güzeli, güzelliği, zarafeti yitiriyoruz. İyiye ve iyiliğe dair ne varsa kalabalığa mahkûm hayatlarımızdan kaçıyor, terk ediyor bizi, yitiriyoruz...

Bizi bizden alan yaşamın, kalabalıkların, telaşın, gürültünün, uğultunun içinde hayat bulamıyoruz. Dahası kendimizi bulamıyoruz. Kendimizle baş başa kaldığımızda bile kalabalıklardan kurtulamıyoruz. Biteviye bir kaybolmuşluk duygusu peşimizi bırakmıyor. Hayatla bir bağ kuramıyoruz, yaşam bize hayat sunmuyor… Kalabalıkların arasında mağlubuz bugün. Yaşam baştan ayağa bir kalabalığa dönüşüyor; sözün kalabalığı, ithamın, gürültünün, eşyanın, insanın kalabalığı sarıyor her yanımızı. Kendinden başka her şeye dikkat kesilmenin kalabalığını, kendinden başka her yere ve her şeye seyahatin kalabalığını yaşıyoruz…

Zamanın kalabalığını yaşıyoruz. Oysa biliyoruz; geldik, gidiyoruz, geçiyor zaman. Yalnız geldik bu dünyaya yalnız gideceğiz… Kalabalıklar içinde kaybolmamak için Gayb ile olmaya geldik. Ve fakat olamıyoruz, yapamıyoruz, sürekli olarak bir telaşı yaşıyoruz, uğraşıyoruz, koşturuyoruz, hızın ve hazzın çarkları arasında yavaşlayamıyoruz. Zaman kâfi gelmiyor, yaşıyoruz… Ve fakat hayat bulamıyoruz…

Korolara dâhil oluyor; sololardan kaçıyoruz. Hikmetin biraz da kalabalıklardan uzakta olduğunu biliyoruz aslında ama gene de kalabalıklara sığınıyoruz. Korolardan uzaklaşarak soloların, kendimize has sesini duymaya cesaret edemiyoruz… Ben yok, biz var; “biz”lerden kurtulamıyoruz. Kitleler, herkesler, bizler, çokluklar, kalabalıklar… Herkesin içinde ve herkesler tarafından kuşatılmışız. Biricikliğimizin, benimizin, kendimizin, kendiliğimizin, kend’özümüzün önünde devasa kaleler, aşamıyoruz. Uzaklaşıyoruz kendimizden, kalabalıklara karışıyoruz.

Dünya ve........

© Gazete İpekyol