Sınavlar Hayatı Ölçebilir mi?
Sabahın erken saatlerinde başlayan koşuşturmaca, günler öncesinden duyulan kalp çarpıntısı, evin bir köşesinde telaşla dua eden bir anne, sessizliğe gömülmüş bir oda, başını kitaplara gömmüş bir çocuk… Türkiye’de ve dünyanın birçok ülkesinde milyonlarca gencin hayatı bu sahneyle özdeşleşiyor. Sınav, sadece bir gün değil; ayların, yılların ve hatta çocukluğun adı oluyor. Bir kâğıt, birkaç saatlik süre, belirli sayıda soru ve bu soruların sonucunda şekillenen bir gelecek hikayesi.
Bugün eğitim sistemi, sınavlar etrafında şekillenmiş durumda. Anaokulundan itibaren başlayan “başarılı olmak” baskısı, ilk sınavla birlikte daha görünür bir hal alıyor. Sonra sırasıyla ortaokul, lise, üniversite, KPSS, ALES, YDS… Liste uzayıp gidiyor. Sınavlar, bireyin yalnızca bilgisini değil, aynı zamanda psikolojisini, özgüvenini ve hayallerini de sınayan bir araca dönüşüyor. Her yanlış cevap, sadece bir puan değil; bazen bir ömürlük iç hesaplaşma, yetersizlik hissi ya da bastırılmış bir yetenek anlamına gelebiliyor.
Oysa insan, salt bilgiyle tanımlanamayacak kadar çok yönlü bir varlık. Bir bireyin üretkenliği, hayal gücü, empati becerisi, liderlik potansiyeli ya da duygusal zekâsı optik formda karşılığı olmayan değerlerdir. Sınavlar,........
© Gazete İlk Sayfa
