menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

HAKETMEYENE...

11 0
11.10.2025

NE güzel söylemiş Hz. Mevlana;

Ne geçmiş var, ne gelecek…

Ne geçmişe bak üzül ne geleceğe bak tasalan…

İçinde bulunduğun anı yaşa.

Çünkü sadece o an varsın.

Hayatını başkalarına adamış, onlara her daim sevgi demetleri sunmayı şiar edinmiş insanlar kendi hayatları asla yaşayamazlar.

Kendileri için yaşayamazlar.

Bu onların sevgisiyle beslenen insanlarda zaman içinde alışkanlık yaratır.

Kişiyi sürekli sevgiyi veren bir sağmal olarak görmeye başlarlar.

O andan itibaren hayatın içinde bir mecburcu olarak alırsınız yerinizi…

Verdiniz mi iyi…

Vermediniz mi kötü ilan edilirsiniz.

Kendi hayatımda bu rol modeli üstlenmekten hiç imtina etmedim.

Kendimden büyüklere de…

Kendimden küçüklere de ihtiyaç hissettikleri sevgiyi karşılıksız verdim.

Karşılığını hissetmeye çalıştığımda mısralarda olduğu gibi;

"Vakti mi olur sevginin.

İnsan bir günün sonunda da sevebilir,

Bir yolun sonunda da.

Bir ömrün sonunda da düşebilir ateşe.

Sadece güneşli olunca güzel değildir hayat.

Yağmurda da güzeldir.

Rüzgarda da güzeldir.

Hazanda da" diyerek bekledim.

Beklemek ulaştırır mı sizi hayattan beklediklerinize?

Çoğu zaman cevap ne yazık ki, 'Hayır'dır!

Sizi, 'Sevgi daha çok sevgi' diye sömürenlerin bencil bir dünyaya sahip olduklarını asla hatırınızdan çıkartmayın.

Onların düsturu biteviye almaktan geçer.

O bencil dünyalarında sizi unutmaya çoktan hazırdırlar.

İşte tam da burada Neşet Ertaş ustanın dizeleri gelir aklıma;

"Sanırsın ki arkadaşım çok.

Sanırsın ki, sevenim çok, sırdaşım çok.

Ama sonra kötü bir şey olur.

Dönüp bir bakarsın arkaya.

Arkanda gölgenden başka hiç kimse yok."

Ne güzel anlatmış değil mi?

Bize bu sözlerden ve dünyalarını bencil olarak yaşayanların davranışlarından çıkartacak tek ders kalıyor.

Şahsen ben öyle yapacağım bundan böyle…

Hak etmeyene bırakın sevgimi,

Günahımı bile vermeyeceğim.

Ne geçmiş var, ne gelecek…

Ne geçmişe bak üzül ne geleceğe bak tasalan…

İçinde bulunduğun anı yaşa.

Çünkü sadece o an varsın.

Hayatını başkalarına adamış, onlara her daim sevgi demetleri sunmayı şiar edinmiş insanlar kendi hayatları asla yaşayamazlar.

Kendileri için yaşayamazlar.

Bu onların sevgisiyle beslenen insanlarda zaman içinde alışkanlık yaratır.

Kişiyi sürekli sevgiyi veren bir sağmal olarak görmeye başlarlar.

O andan itibaren hayatın içinde bir mecburcu olarak alırsınız yerinizi…

Verdiniz mi iyi…

Vermediniz mi kötü ilan edilirsiniz.

Kendi hayatımda bu rol modeli üstlenmekten hiç imtina etmedim.

Kendimden büyüklere de…

Kendimden küçüklere de ihtiyaç hissettikleri sevgiyi karşılıksız verdim.

Karşılığını hissetmeye çalıştığımda mısralarda olduğu gibi;

"Vakti mi olur sevginin.

İnsan bir günün sonunda da sevebilir,

Bir yolun sonunda da.

Bir ömrün sonunda da düşebilir ateşe.

Sadece güneşli olunca güzel değildir hayat.

Yağmurda da güzeldir.

Rüzgarda da güzeldir.

Hazanda da" diyerek bekledim.

Beklemek ulaştırır mı sizi hayattan beklediklerinize?

Çoğu zaman cevap ne yazık ki, 'Hayır'dır!

Sizi, 'Sevgi daha çok sevgi' diye sömürenlerin bencil bir dünyaya sahip olduklarını asla hatırınızdan çıkartmayın.

Onların düsturu biteviye almaktan geçer.

O bencil dünyalarında sizi unutmaya çoktan hazırdırlar.

İşte tam da burada Neşet Ertaş ustanın dizeleri gelir aklıma;

"Sanırsın ki arkadaşım çok.

Sanırsın ki, sevenim çok, sırdaşım çok.

Ama sonra kötü bir şey olur.

Dönüp bir bakarsın arkaya.

Arkanda gölgenden başka hiç kimse yok."

Ne güzel anlatmış değil mi?

Bize bu sözlerden ve dünyalarını bencil olarak yaşayanların davranışlarından çıkartacak tek ders kalıyor.

Şahsen ben öyle yapacağım bundan böyle…

Hak etmeyene bırakın sevgimi,

Günahımı bile vermeyeceğim.

Ne geçmişe bak üzül ne geleceğe bak tasalan…

İçinde bulunduğun anı yaşa.

Çünkü sadece o an varsın.

Hayatını başkalarına adamış, onlara her daim sevgi demetleri sunmayı şiar edinmiş insanlar kendi hayatları asla yaşayamazlar.

Kendileri için yaşayamazlar.

Bu onların sevgisiyle beslenen insanlarda zaman içinde alışkanlık yaratır.

Kişiyi sürekli sevgiyi veren bir sağmal olarak görmeye başlarlar.

O andan itibaren hayatın içinde bir mecburcu olarak alırsınız yerinizi…

Verdiniz mi iyi…

Vermediniz mi kötü ilan edilirsiniz.

Kendi hayatımda bu rol modeli üstlenmekten hiç imtina etmedim.

Kendimden büyüklere de…

Kendimden küçüklere de ihtiyaç hissettikleri sevgiyi karşılıksız verdim.

Karşılığını hissetmeye çalıştığımda mısralarda olduğu gibi;

"Vakti mi olur sevginin.

İnsan bir günün sonunda da sevebilir,

Bir yolun sonunda da.

Bir ömrün sonunda da düşebilir ateşe.

Sadece güneşli olunca güzel değildir hayat.

Yağmurda da güzeldir.

Rüzgarda da güzeldir.

Hazanda da" diyerek bekledim.

Beklemek ulaştırır mı sizi hayattan beklediklerinize?

Çoğu zaman cevap ne yazık ki, 'Hayır'dır!

Sizi, 'Sevgi daha çok sevgi' diye sömürenlerin bencil bir dünyaya sahip olduklarını asla hatırınızdan çıkartmayın.

Onların düsturu biteviye almaktan geçer.

O bencil dünyalarında sizi unutmaya çoktan hazırdırlar.

İşte tam da burada Neşet Ertaş ustanın dizeleri gelir aklıma;

"Sanırsın ki arkadaşım çok.

Sanırsın ki, sevenim çok, sırdaşım çok.

Ama sonra kötü bir şey olur.

Dönüp bir bakarsın arkaya.

Arkanda gölgenden başka hiç kimse yok."

Ne güzel anlatmış değil mi?

Bize bu sözlerden ve dünyalarını bencil olarak yaşayanların davranışlarından çıkartacak tek ders kalıyor.

Şahsen ben öyle yapacağım bundan böyle…

Hak etmeyene bırakın sevgimi,

Günahımı bile vermeyeceğim.

İçinde bulunduğun anı yaşa.

Çünkü sadece o an varsın.

Hayatını başkalarına adamış, onlara her daim sevgi demetleri sunmayı şiar edinmiş insanlar kendi hayatları asla yaşayamazlar.

Kendileri için yaşayamazlar.

Bu onların sevgisiyle beslenen insanlarda zaman içinde alışkanlık yaratır.

Kişiyi sürekli sevgiyi veren bir sağmal olarak görmeye başlarlar.

O andan itibaren hayatın içinde bir mecburcu olarak alırsınız yerinizi…

Verdiniz mi iyi…

Vermediniz mi kötü ilan edilirsiniz.

Kendi hayatımda bu rol modeli üstlenmekten hiç imtina etmedim.

Kendimden büyüklere de…

Kendimden küçüklere de ihtiyaç hissettikleri sevgiyi karşılıksız verdim.

Karşılığını hissetmeye çalıştığımda mısralarda olduğu gibi;

"Vakti mi olur sevginin.

İnsan bir günün sonunda da sevebilir,

Bir yolun sonunda da.

Bir ömrün sonunda da düşebilir ateşe.

Sadece güneşli olunca güzel değildir hayat.

Yağmurda da güzeldir.

Rüzgarda da güzeldir.

Hazanda da" diyerek bekledim.

Beklemek ulaştırır mı sizi hayattan beklediklerinize?

Çoğu zaman cevap ne yazık ki, 'Hayır'dır!

Sizi, 'Sevgi daha çok sevgi' diye sömürenlerin bencil bir dünyaya sahip olduklarını asla hatırınızdan çıkartmayın.

Onların düsturu biteviye almaktan geçer.

O bencil dünyalarında sizi unutmaya çoktan hazırdırlar.

İşte tam da burada Neşet Ertaş ustanın dizeleri gelir aklıma;

"Sanırsın ki arkadaşım çok.

Sanırsın ki, sevenim çok, sırdaşım çok.

Ama sonra kötü bir şey olur.

Dönüp bir bakarsın arkaya.

Arkanda gölgenden başka hiç kimse yok."

Ne güzel anlatmış değil mi?

Bize bu sözlerden ve dünyalarını bencil olarak yaşayanların davranışlarından çıkartacak tek ders kalıyor.

Şahsen ben öyle yapacağım bundan böyle…

Hak etmeyene bırakın sevgimi,

Günahımı bile vermeyeceğim.

Çünkü sadece o an varsın.

Hayatını başkalarına adamış, onlara her daim sevgi demetleri sunmayı şiar edinmiş insanlar kendi hayatları asla yaşayamazlar.

Kendileri için yaşayamazlar.

Bu onların sevgisiyle beslenen insanlarda zaman içinde alışkanlık yaratır.

Kişiyi sürekli sevgiyi veren bir sağmal olarak görmeye başlarlar.

O andan itibaren hayatın içinde bir mecburcu olarak alırsınız yerinizi…

Verdiniz mi iyi…

Vermediniz mi kötü ilan edilirsiniz.

Kendi hayatımda bu rol modeli üstlenmekten hiç imtina etmedim.

Kendimden büyüklere de…

Kendimden küçüklere de ihtiyaç hissettikleri sevgiyi karşılıksız verdim.

Karşılığını hissetmeye çalıştığımda mısralarda olduğu gibi;

"Vakti mi olur sevginin.

İnsan bir günün sonunda da sevebilir,

Bir yolun sonunda da.

Bir ömrün sonunda da düşebilir ateşe.

Sadece güneşli olunca güzel değildir hayat.

Yağmurda da güzeldir.

Rüzgarda da güzeldir.

Hazanda da" diyerek bekledim.

Beklemek ulaştırır mı sizi hayattan beklediklerinize?

Çoğu zaman cevap ne yazık ki, 'Hayır'dır!

Sizi, 'Sevgi daha çok sevgi' diye sömürenlerin bencil bir dünyaya sahip olduklarını asla hatırınızdan çıkartmayın.

Onların düsturu biteviye almaktan geçer.

O bencil dünyalarında sizi unutmaya çoktan hazırdırlar.

İşte tam da burada Neşet Ertaş ustanın dizeleri gelir aklıma;

"Sanırsın ki arkadaşım çok.

Sanırsın ki, sevenim çok, sırdaşım çok.

Ama sonra kötü bir şey olur.

Dönüp bir bakarsın arkaya.

Arkanda gölgenden başka hiç kimse yok."

Ne güzel anlatmış değil mi?

Bize bu sözlerden ve dünyalarını bencil olarak yaşayanların davranışlarından çıkartacak tek ders kalıyor.

Şahsen ben öyle yapacağım bundan böyle…

Hak etmeyene bırakın sevgimi,

Günahımı bile vermeyeceğim.

Hayatını başkalarına adamış, onlara her daim sevgi demetleri sunmayı şiar edinmiş insanlar kendi hayatları asla yaşayamazlar.

Kendileri için yaşayamazlar.

Bu onların sevgisiyle beslenen insanlarda zaman içinde alışkanlık yaratır.

Kişiyi sürekli sevgiyi veren bir sağmal olarak görmeye başlarlar.

O andan itibaren hayatın içinde bir mecburcu olarak alırsınız yerinizi…

Verdiniz mi iyi…

Vermediniz mi kötü ilan edilirsiniz.

Kendi hayatımda bu rol modeli üstlenmekten hiç imtina etmedim.

Kendimden büyüklere de…

Kendimden küçüklere de ihtiyaç hissettikleri sevgiyi karşılıksız verdim.

Karşılığını hissetmeye çalıştığımda mısralarda olduğu gibi;

"Vakti mi olur sevginin.

İnsan bir günün sonunda da sevebilir,

Bir yolun sonunda da.

Bir ömrün sonunda da düşebilir ateşe.

Sadece güneşli olunca güzel değildir hayat.

Yağmurda da güzeldir.

Rüzgarda da güzeldir.

Hazanda da" diyerek bekledim.

Beklemek ulaştırır mı sizi hayattan beklediklerinize?

Çoğu zaman cevap ne yazık ki, 'Hayır'dır!

Sizi, 'Sevgi daha çok sevgi' diye sömürenlerin bencil bir dünyaya sahip olduklarını asla hatırınızdan çıkartmayın.

Onların düsturu biteviye almaktan geçer.

O bencil dünyalarında sizi unutmaya çoktan hazırdırlar.

İşte tam da burada Neşet Ertaş ustanın dizeleri gelir aklıma;

"Sanırsın ki arkadaşım çok.

Sanırsın ki, sevenim çok, sırdaşım çok.

Ama sonra kötü bir şey olur.

Dönüp bir bakarsın arkaya.

Arkanda gölgenden başka hiç kimse yok."

Ne güzel anlatmış değil mi?

Bize bu sözlerden ve dünyalarını bencil olarak yaşayanların davranışlarından çıkartacak tek ders kalıyor.

Şahsen ben öyle yapacağım bundan böyle…

Hak etmeyene bırakın sevgimi,

Günahımı bile vermeyeceğim.

Kendileri için yaşayamazlar.

Bu onların sevgisiyle beslenen insanlarda zaman içinde alışkanlık yaratır.

Kişiyi sürekli sevgiyi veren bir sağmal olarak görmeye başlarlar.

O andan itibaren hayatın içinde bir mecburcu olarak alırsınız yerinizi…

Verdiniz mi iyi…

Vermediniz mi kötü ilan edilirsiniz.

Kendi hayatımda bu rol modeli üstlenmekten hiç imtina etmedim.

Kendimden büyüklere de…

Kendimden küçüklere de ihtiyaç hissettikleri sevgiyi karşılıksız verdim.

Karşılığını hissetmeye çalıştığımda mısralarda olduğu gibi;

"Vakti mi olur sevginin.

İnsan bir günün sonunda da sevebilir,

Bir yolun sonunda da.

Bir ömrün sonunda da düşebilir ateşe.

Sadece güneşli olunca güzel değildir hayat.

Yağmurda da güzeldir.

Rüzgarda da güzeldir.

Hazanda da" diyerek bekledim.

Beklemek ulaştırır mı sizi hayattan beklediklerinize?

Çoğu zaman cevap ne yazık ki, 'Hayır'dır!

Sizi, 'Sevgi daha çok sevgi' diye sömürenlerin bencil bir dünyaya sahip olduklarını asla hatırınızdan çıkartmayın.

Onların düsturu biteviye almaktan geçer.

O bencil dünyalarında sizi unutmaya çoktan hazırdırlar.

İşte tam da burada Neşet Ertaş ustanın dizeleri gelir aklıma;

"Sanırsın ki arkadaşım çok.

Sanırsın ki, sevenim çok, sırdaşım çok.

Ama sonra kötü bir şey olur.

Dönüp bir bakarsın arkaya.

Arkanda gölgenden başka hiç kimse yok."

Ne güzel anlatmış değil mi?

Bize bu sözlerden ve dünyalarını bencil olarak yaşayanların davranışlarından çıkartacak tek ders kalıyor.

Şahsen ben öyle yapacağım bundan böyle…

Hak etmeyene bırakın sevgimi,

Günahımı bile vermeyeceğim.

Bu onların sevgisiyle beslenen insanlarda zaman içinde alışkanlık yaratır.

Kişiyi sürekli sevgiyi veren bir sağmal olarak görmeye başlarlar.

O andan itibaren hayatın içinde bir mecburcu olarak alırsınız yerinizi…

Verdiniz mi iyi…

Vermediniz mi kötü ilan edilirsiniz.

Kendi hayatımda bu rol modeli üstlenmekten hiç imtina etmedim.

Kendimden büyüklere de…

Kendimden küçüklere de ihtiyaç hissettikleri sevgiyi karşılıksız verdim.

Karşılığını hissetmeye çalıştığımda mısralarda olduğu gibi;

"Vakti mi olur........

© Gazete Gerçek