EMEKLİLER İŞ BAŞINA!
Birazcık kendimden bahsederek konuya girmek istiyorum, müsaadenizle. Tıpkı bir deneme yazarı gibi. Burada Monteigne’yi yad etmeden geçemeyeceğim. Onun bir sözünü de alıntılayalım; malum, konuyla ilintili: “Bir amaca bağlanmayan ruh yolunu kaybeder.” İşte tam da bu durumu kendimden yola çıkarak biraz irdelemek istiyorum. Sürç-i lisan edersek af ola.
Bir süre önce emekli oldum; yorulduğumdan, bezdiğimden değil yapmak istediklerime daha fazla zaman ayırabilmek için. Sen misin olan? İlk etapta insanlar “Sıkılmıyor musun?” diye sormaya, sonra da bana uğraşılar bulmaya başladılar. Yoğun bir ev gezmesi programı bile hazırlamışlar. Artık bomboşum ya. Israrların ardı arkası kesilmedi, iş emrivakilere döküldü. Son noktayı can sıkıntımı gidermek için çengili çalgılı bir organizasyon hazırlayan bir arkadaşım koydu. Bir hastalık atlatıyormuşum gibi “Seni bu zor günlerinde yalnız bırakmak istemedik,” deyince bende şalter attı. Net konuşmazsam bu işin iyice dallanıp budaklanacağını anladım. Biraz kalbi kırılmıştır; umarım bir gün beni anlar. Konuşmam şu minvaldeydi: “Can sıkıntısı hiç bildiğim bir şey değil. Benim için bir şeyler yapmak niyetinde olduğunu biliyorum; ama ben o tür şeylere çok uzağım. Ömrümün otuz yılını sabah sekiz akşam beş tükettim. Şikayetçi değilim, lakin kendime pek zaman ayıramadım. Okumak istediğim kitaplar, izlemek istediğim filmler, yazmak istediğim öyküler, gezmek istediğim müzeler, araştırmak istediğim konular için emekli oldum. Ev ev gezip sizlere eşlik etmem mümkün değil, beni mazur görün.”
Sonra yakamı bıraktılar elbette. Onlar benim için üzülmüşlerdir; ama ben de onlar için çok üzülüyorum. Günler günleri, haftalar haftaları kovalarken topluca bir evden diğerine gidip sadece yedikleri karbonhidrat miktarını........
© Gazete Gerçek
