menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

'Silah bırakılsın. E, bu işin yüzde 10’u. Kalan yüzde 90’ı ne olacak?'

77 38
27.02.2025

Herkesin malumu, Kürt Sorununda yepyeni bir dönemin içinden geçiyoruz. Bu dönemin henüz bir adı yok, kimse de koymaya “cesaret” edemiyor. “Kürt açılımı” değil, “kardeşlik projesi” değil, “demokratik çözüm” değil, “çözüm süreci” değil… İlla bir ad koymak isteyen “barış süreci” diyebiliyor. (O da nasıl bir şey ise yani kim kimle barışacak? Bahçeli Öcalan ile mi, PYD HTŞ ile mi, Türk halkı Kürt halkı ile mi?). Sürecin adlandırılmaması bilinçli bir stratejidir belki, avantaj sağlıyordur.

AKP-MHP bloğunun bu süreçten beklentisi daha doğrusu şartı net. Bahçeli; “Öcalan, PKK’nin lağvedildiğini DEM Parti grubunda açıklasın” diyor. Erdoğan bununla yetinmeyip; “bağlantılı yapılar da gereken adımları atsın” diye ekliyor. Pekiyi ne karşılığında? Bu soruya yanıt veren hiç kimse yok, hatta bu soruyu “yüksek sesle” soran da yok. Allahtan Bülent Arınç; “Çağrı yapılsın, silah bırakılsın. Eee, bu işin yüzde 10’u. Kalan yüzde 90’ı ne olacak? Anadilde eğitim istiyorlardı, vatandaşlık için anayasal tanım istiyorlardı” dedi de hepimizin içi/dışı “rahat”ladı.

“Garip”likler, bunlarla sınırlı değil elbette! Tamam, anladık bu süreç Suriye’deki durum değişikliği ile alakalı yani Türkiye’deki herhangi bir gelişme bu süreci tetiklemedi, pekiyi o zaman Öcalan’dan neden TBMM’de açıklama yapması isteniyor? PKK’den silahlı eylemlere son vermesi isteniyor ama zaten PKK, uzun zamandır -özellikle son iki yıldır- Türkiye’de eylem yapmıyor ki(1) (Hatırlanacağı üzere Hatay depreminden sonra açıklamışlardı). Barış beklentisi Suriye’ye ilişkin ise “yumuşama”nın orada olması, masanın da orada kurulması gerekmez mi, garip?

Ülke dışındaki bir “sorun”a müdahil olmak isteyenler; “postacılık” görevini, seçildiği belediye başkanlığına kayyum atadıkları Ahmet Türk’e bahşediyorlar, garip? Barış beklentisi Türkiye’ye ilişkin ise “yumuşama”nın burada olması, masanın da burada kurulması gerekmez mi, garip? Tam tersine ne Türkiye’de ne Suriye’de hiçbir değişiklik yok!

Asıl gariplik ise Erdoğan’ın hala sürece “doğrudan” müdahil olmaması, “vasıtalı ihtiyatlar” ile süreci götürmesi/yönetmesi.

Garip olmayan tek şey ise sürecin mükemmel bir ketumluk içinde ilerletilmesi. Baksanıza Bülent Arınç bile bihabermiş…

Anlaşılacağı üzere yazının konusu “gariplik”ler.(2) Ancak ülkemizdeki en büyük gariplikler, iktidar cenahında değil, muhalefet cenahında yaşanıyor.

En basit sayısal aritmetik; son dönemlerde yapılan bütün seçimler göstermiştir ki Kürt seçmenin oyu alınamadığında “muhalefet” seçim kazanamamaktadır. Hatta Kürt siyasi hareketi bağımsız “seçim tavrı” aldığında da muhalefet kazanamamıştır. Buna rağmen CHP, Kürt halkının geleceğini doğrudan etkileyecek/belirleyecek son dönemdeki gelişmeler karşısında, Kürt seçmeni yanına alabilmek için bırakın özne olmaya çalışmayı, nesne bile olmak istememektedir.

Sayısal kısmı bir yana durumun sosyal kısmı çok daha önemli!

En basit demokratik aritmetik; açıktır ki Kürt Sorunu sadece Kürtlerin sorunu değildir, aynı zamanda ve asıl olarak Türkiye’nin demokrasi ve hukuk sorunudur. Kürt Sorununu ayrı tutarak gericiliğe ve faşizme karşı mücadele eksik; “eksik olduğu için de yanlıştır”. Bu ülkede her türden soldan muhalefet, öncelikli olarak eşitlik, özgürlük, adalet temelinde toplumsal değişimi sağlamalıdır. Bunun sandıkla, seçimle ilişkilendirilmesi gerekmez, bu ideolojik bir tercih, politik zorunluluktur.

Yine garip ikileme hapsediliyor bu konu; Kürt Sorunu çözülmeden demokrasi olmaz, demokrasi olmadan Kürt Sorunu çözülmez. Açıktır ki bu ülkeye demokrasiyi “Ümit Özdağ’a İçişleri Bakanlığı’nı gizli protokol ile veren ne CHP’nin eski başkanı ne de aynı adamın desteğini almak için cezaevi kapısını aşındıran yeni başkanı” getirebilir. Yani CHP iktidara gelsin sonra Kürt Sorununu çözülsün diye bekleyenler bir 100 yıl daha bekleyebilirler.

Sol adına, sosyal-demokrasi adına önemli bir hacim kaplayan CHP’de, son dönemin en belirleyicisi olan bu gündem karşısında bir vurdumduymazlık, yokmuş gibi davranma hali herkesin malumu. Eskiden hiç olmazsa dostlar alışverişte görsün diye Kürt Raporu, Kürt Dosyası falan hazırlarlardı ama heyhat. Hatta gündem değiştirmek için neredeyse özel olarak çırpınıyorlar; “kırmızı kart”ı hatırlayan var mı?

Hesapta, kırmızı kart ile Erdoğan’ı oyun dışı bırakacaklardı. Oysa Erdoğan, CHP’yi oyun dışı bırakmak için onun da oynayabileceği bir alan oluşturdu. Siyasi iktidar, Gülten Kışanak’ın dediği gibi “Kürt Sorununu değil, PKK’yi konuşmak istiyor”. Kürt Sorununu konuşabilecek herkese karşı kayyumlar, gözaltılar, gözdağları, tutuklamalar, v.s. v.s.(3) Gazeteciler, belediye başkanları, sanatçılar, v.s. v.s. Kent uzlaşısının Kürtler ayağı. Haa, bir de İmamoğlu… “Eyy CeHaPe, sen bunlarla uğraş”!

CHP hangisini seçti dersiniz, tabii ki İmamoğlu’nu! Özgür Özel’in CHP’sinin ilk önceliği, daha doğrusu bütün önceliği İmamoğlu’na “kalkan”........

© Gazete Duvar