menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İşçi oyunları, olimpiyatları geride bırakınca: Spartakiad

30 1
26.07.2024

Biz üçüncü kişiler için Olimpiyatlar her şeyden önce bir yaz uğraşıdır. Öğle sıcağında ailenle birlikte kısır yerken ekrana yansıyan bir ‘eğlencedir’. Bu ekranda hiç bilmediğin sporların detaylarını öğrenerek şaşırırsın, rengarenk bayrakların birbirleriyle yarışmasıyla heyecanlanırsın, sporcuların kişisel hikayelerinden çarpıcı noktaları aktaran sunucuya dikkat kesilirsin… İcracısı ya da teorisyeni değilsek hayatımızda kapladığı yer bundan pek fazlası değildir. Dolayısıyla anlamı, tarihi ya da alternatifleri pek sık kafamızı kurcalamaz.

Bu yıl Fransa’nın başkenti Paris’te düzenlenen 2024 Yaz Olimpiyatları ‘fazlasını’ düşünmemiz için elinden geleni yapıyor. Nitekim köklü bir spor geleneğine sahip, Olimpiyatlara neredeyse her branşta katılan bir ülke, Rusya (ve Belarus) ‘Ukrayna’daki savaş’ gerekçesiyle katılamıyor(1). Hayatında spor haricinde başka pek bir şey olmayan, savaşa dair siyasi tutumları ise meçhul atletlerin sırf ceplerindeki pasaport nedeniyle kendilerini gerçekleştirecekleri ‘uluslararası’ bir müsabakaya katılamaması, ABD öncülüğünde devam eden akıl tutulmasının uzun süredir aşina olduğumuz bir başka örneği. Rusya örneğiyle kıyaslanamayacak bir ölçekte savaşı, katliamı ve işgali Filistin topraklarında sürdüren İsrail’den gelen atletlerin Paris Olimpiyatlarına katılımı ise Olimpiyatların baştan aşağı ikiyüzlü ve belirli siyasi güçlerin çıkarlarına boyun eğerek düzenlendiğini bir kez daha kanıtlamaktan başka bir şey ifade etmiyor.(2)

Her ne kadar bu yıl meselenin absürtlüğü en berrak haliyle karşımıza çıksa da Olimpiyatlar, ilk kez tartışmaların gölgesinde düzenlenmiyor. Teker teker geçmiş tartışmaları hatırlamak yerinde olabilir. Ancak tartışmaları aşıp, sporu yeniden yorumlayarak yaratılan bir alternatife, Olimpiyatları geride bırakan ‘Kızıl Olimpiyatlara’ kulak vermek şüphesiz daha ufuk açıcı olacaktır…

Daha önce 1930'ların başında İspanya'da, Berlin Olimpiyatları'na alternatif bir organizasyon olarak planlanan ve İspanya İç Savaşı'nın başlamasıyla iptal edilen Barselona’daki 'Antifaşist' Halk Olimpiyatlarından söz etmiştik...(3) Bugünkü yolculuğumuz Antifaşist Halk Olimpiyatları’nın da ilham aldığı ‘köklere’ doğru olacak.

Hikayemiz bizi Ekim Devrimi’ne götürüyor. Dünya tarihindeki en büyük kırılma anlarından biri olan 1917 Ekim Devrimi ile birlikte sadece yeni bir ekonomik sistem değil, aynı zamanda yeni toplum inşası başlar. Sanattan mimariye uzanan bu değişim rüzgarı sporda da farklı bir hava yaratır. Nitekim geçtiğimiz haftalarda sanat ve sporun avangart bir birleşimi olarak değerlendirebileceğimiz ressam Aleksandr Deyneka’nın eserlerinden bahsederken aynı yankıyı konuşmuştuk.(4) Bugünkü yolculuğumuza da eşlik edecek bir isim var: Nikolay Podvoyski (1880-1948).

Hayatını devrimci mücadele içerisinde geçiren emektar Bolşevik Podvoyski, Ekim Devrimi’nden hemen önce Bolşeviklerin askeri şefidir. Devrimden sonra patlak veren İç Savaş’ta karşı devrimcilere karşı girişilen mücadelede önceleri kritik görevler alsa da yavaş yavaş farklı alanlarda isminden söz ettirmeye başlar. 1920 yılına geldiğimizde Podvoyski, çiçeği burnunda Sovyet yönetiminin Fiziksel Kültür Yüksek Şurası’nın başına getirilir.

Ertesi yıl Moskova’da düzenlenen Komünist Enternasyonal’in 3. Dünya Kongresi’nde (Komintern) Podvoyski, kongrenin ruhuna paralel bir öneride bulunur: Kızıl Spor Enternasyonali (Sportintern). Ona göre Sportintern’in amacı ‘sporu ve jimnastiği devrimci sınıf mücadelesinde bir silaha çevirmek, işçilerin ve köylülerin dikkatini, kendi mücadelelerindeki en önemli silah, metot ve........

© Gazete Duvar


Get it on Google Play