menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Hakikat

11 2
yesterday

İnsan, yaratılmışların en latifi, en nazik cevheridir. Lakin bu latifliğin farkına varmak, onu işlemeyi bilmekle mümkündür. Zira “Ben gizli bir hazineydim, bilinmek istedim…” sırrına mazhar olan bu varlık, yalnızca etten ve kemikten ibaret bir suret değil; arşa yüklenmeyen emanetin yeryüzündeki taşıyıcısı, ruhlar âleminden gelen sırra emanetçi bir sâliktir.

Elinizdeki bu eser, bir yolcunun ve yolculuğun kitabıdır. Bu yolculuk, yaradılışın hikmetini arama yolculuğudur. Kendi hakikatine doğru bir yürüyüş, Rabbine kavuşmaya dair özlemin adım adım dile gelişidir. Lakin bu yolculuk ne uzak diyarlara, ne güneşin battığı ufuklara, ne de haritalarda gösterilen menzillere varır. Bu yolculuk, insanın kendi içine doğrudur. Bir yönüyle en zor, bir yönüyle en yakın yoldur bu. Zira “kendini bilen, Rabbini bilir” hikmetinin sır kapıları, yalnızca içe yönelenlere açılır. Dışa bakan göz, zahire takılırken; içe bakan kalp, bâtının ince yollarını seyreder. İşte bu kitap, o yolu yürümeye niyet edenlere bir pusula olsun diye yazıldı. Yolun başında olanlara rehber, yolda yürüyenlere yoldaş, menzile yaklaşanlara hatırlatıcı olması murat edilmiştir.

İnsan, bu âleme boş yere gönderilmemiştir. Varlığın gayesi, eşyanın hakikati, hayatın hikmeti onunla tamamlanır. Kur’ân, “Biz insanı en güzel surette yarattık” (Tîn, 4) buyururken, hemen ardından gelen “Sonra onu aşağıların aşağısına indirdik” (Tîn, 5) ayetiyle, bu kıymetin nasıl heba edilebileceğini de hatırlatır. Demek ki insan, hem en yüce makama ulaşabilecek bir ruh, hem de en aşağı derecelere düşebilecek bir nefistir. Bu fark, bilmekle değil; şuurla yaşamakla, idrakle seyretmekle ortaya çıkar. Bu gayret ve çabamız, yalnızca bilgi vermek niyetinde değildir. Bilgi çoktur, fakat irfan azdır. Çok bilen vardır, ama hakikati yaşayan azdır. Bu eser, sahih bilgiyle kalbi arındırmayı, hakikatin izini süren bir terbiyeyi, nefsin mertebelerinde seyr etmeyi ve insana emanet edilen kulluk görevini bir bütünlük içinde ele alır.

İlk sayfalarda “insan”dan başlamak gerek. Çünkü insan bilinmeden âlem bilinmez. Tasavvuf büyükleri bu hakikati daha rafine ifade eder: “İnsanın cismi küçük, hakikati büyüktür.” Bu yönüyle........

© Gazete Damga