Din belirleyendir
Abdulaziz Tantik, bir yazısında şu soruyu sormuştu: "Din belirleyen mi, belirlenen midir?" Bu soru üzerine yaptığı derinlemesine tahlil ve değerlendirme, aynı zamanda çıkış yollarına da işaret ediyordu. Mir'at Haber'de kaleme aldığı yazısında, sorular sormadan ve yanıtlarını aramadan iç huzura erişilemeyeceğinin altını çizdi. Kalemine sağlık, daim olasın kıymetli dostum. Elbette din belirleyendir; belirlenen değildir. İnsanın varlığıyla yaşıt olan din ve peygamberlik kurumu, insanın acziyetini gidermek ve onu Akl-ı Selim, Kalb-i Selim ve Zevk-i Selim sahibi kılmak üzere belirleyici bir rol üstlenmiştir. Dinin sahibi olan Allah (cc), insanı seçkin, güzel ve Müslüman bir fıtrat üzere yaratmıştır. Müslim'de geçen bir hadis-i şerifte, "Her doğan çocuk İslam fıtratı üzere doğar" buyurularak bu hakikat hatırlatılmaktadır. Kur’an-ı Kerim'de ise akl-ı selim, fıtrat olarak değerlendirilmiştir.
Mülk Suresi’nin 6-11. ayetlerinde bu gerçek şu şekilde anlatılmaktadır:
"Rablerini inkâr edenlere cehennem azabı vardır. Orası ne kötü bir varış yeridir! Oraya atıldıklarında, onun kaynarken çıkardığı uğultuyu işitirler. Cehennem neredeyse öfkesinden çatlayacak! Oraya her bir grup atıldıkça, muhafızları onlara, 'Size bir uyarıcı gelmemiş miydi?' diye sorarlar. Şöyle cevap verirler: 'Evet, doğrusu bize bir uyarıcı (peygamber) gelmişti; fakat biz onu yalancılıkla itham etmiş ve ‘Allah hiçbir şey göndermemiştir; siz gerçekten büyük bir sapkınlık içindesiniz!’ demiştik.' 'Şayet kulak vermiş veya aklımızı kullanmış olsaydık, şimdi şu alevli cehennemin mahkûmları arasında olmazdık!' diye de ilâve ederler. Böylece günahlarını itiraf etmiş olurlar. O alevli ateşin mahkûmları artık rahmetten mahrumdurlar.” Bu temel çerçevede, Abdulaziz Tantik yazısında şu ifadeleri kullanıyor:
“Din, sosyolojik bir olgu olmanın ötesinde, Yüce Yaratıcı'nın insana yol göstericiliğini işaret eden ve belirleyen bir muhtevaya........
© Gazete Damga
