menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Psycho Therapy: The Shallow Tale of a Writer Who Decided to Write About a Serial Killer (2025) Üzerine

18 0
17.05.2025

Evlilik ve cinayet arasında nasıl bir ilişki veya paralellik kurulabilir? Bu ilişkiyi düşünürken akla Oscar Wilde’ın o meşhur dizesi “Herkes öldürür sevdiğini,” ya da Fransız oyun yazarı Éric-Emmanuel Schmitt’in Evlilikte Ufak Tefek Cinayetler oyunu gelebilir. Evli olanların hemen anlayabileceği gibi, insan zaman zaman en sevdiği, en yakın olduğu kişiyi “öldürdüğünü” hayal edebilir. Aslında her evlilik bir tür cinayettir ve evliliği sürdürmek isteyen kişi, küçük acıtıcı oyunlarla eşini ve uzun vadede kendini öldürür. Çünkü evlilik, özerkliğin büyük oranda yitirildiği, alışkanlıkların eşe göre törpülendiği ve değiştirildiği önemli bir sözleşmedir. Eğer bünye bu değişimi kaldıramazsa, evliliği sonlandırmak ya da yeni ve kapsamlı bir dönüşüme yelken açmak gerekir.

Evlilik, bir başka açıdan kendini bir başkasının kollarına koşulsuz ve kaygısız bir şekilde bırakmak olarak da görülebilir. Peki, sizi kollarında taşıyan kişi, bu yükü ne kadar taşıyabilir? Her kararı partnerinize bırakarak kendi konfor alanınızda sadece yapmak istediklerinize odaklanmanız ne kadar adil? Üstelik onları bile yeterince beceremezken… Hayatın tüm dertlerini sizin için çözen bir eş bulduğunuzda, yazmak istediğiniz kitabı gerçekten yazabilecek misiniz?

İşte filmimiz, hayatın tam da böyle bir anında duran Keane ve Suzie’nin yaşamına odaklanıyor. Sosyal çevrelerinde bile neredeyse alay konusu olan Keane’nin kitap yazma serüveni, Suzie için ilişkinin sınırına gelmesine neden olan bir sinir harbine dönüşmüştür. İlişkileri, tüm yükü Suzie’nin omuzladığı, Keane’nin ise adeta bir çocuk gibi neredeyse hiç sorumluluk almadan işi ve kendiyle meşgul olduğu bir hâldedir. Evlilikleri bitme noktasına gelmiştir ancak etrafında olup biten hiçbir şeyin farkında olmayan Keane, maalesef bu durumun da bilincinde değildir. Neredeyse tek gündemi yazacağı kitap olan, fakat bunu da bir türlü başaramayan yazarımız, son çare olarak kendisine gelip kişisel hikâyesini yeni kitabı olarak yazmasını isteyen “emekli seri katil” Kollmick ile iş birliğine gider.

Bundan sonra olaylar hızla gelişir; yanlış anlamalar, komik beceriksizlikler ve tuhaf tesadüfler yaşanır. Kollmick’in bir gece eve gelişiyle ortaya çıkan yeni absürt durum, Suzie’nin onu evlilik terapisti sanmasıyla ikili bir yapıya bürünür ve hikâye, çift katmanlı bir anlatım alanına dönüşür. Merkezine evlilik kavramını alan film; tam da bu noktada evlilikle cinayet, seri katillikle evlilik terapistliği arasında kurduğu benzeşimle filme özgün, tekinsiz bir atmosfer katar. Bu tekinsizlik, filmin bütünü için bir içerik sağlarken biçimini de belirler. İlk bakışta aralarında ilişki kurmakta zorlanacağımız bu kavramlar, böylece kara komedinin temelini oluşturur. Yani böyle bir hikâye ancak absürt bir kara komedi olarak vücut bulabilir.........

© Film Hafızası