menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

EFF’nin Ardından Festival Yönetmeni Doç. Dr. Sırrı Serhat Serter ile Söyleşi

10 0
08.06.2025

Dört yıl aradan sonra bu yıl yeniden düzenlenen Uluslararası Eskişehir Film Festivali 23-31 Mayıs tarihlerinde yirmi ikinci kez sinemaseverlerle buluştu. Anadolu Üniversitesi’nin yüksek katkılarıyla düzenlenen festivalde tüm organizasyonu genç bir kitlenin üstlendiğini belirtmek isterim. Öğrencilerden ve akademisyenlerden oluşan bu kitlenin büyük bir çoğunluğunu sinemaya ve sanata olan tutkuları bir araya getiriyor. Sinema Anadolu ve Cinema Pink salonlarında gösterilen festival filmleri, ekip katılımlı söyleşileriyle yönetmenleri, yapımcıları, sinema çalışanlarını gençlerle buluşturması adına oldukça değerli. Zeki Demirkubuz retrospektifinden Türk Sineması’nın duayen isimlerine birçok alanda sinemamızın güncel tarihini takip edebilmek şansına sahip olduk. Bu bağlamda oluşturulan etkinlik programının ve film seçkisinin ne kadar titizlikle hazırlandığını ve bir festivalin tüm zorluklara rağmen başarıyla gerçekleştirildiğinin altını çizelim.

23 Mayıs tarihinde gerçekleştirilen açılış töreninde geçtiğimiz aylarda kaybettiğimiz Türk Sineması’nın kilometre taşı sayılan çok değerli Şerif Gören’e ve yine yaşayan bir efsane olarak festivali onurlandıran Suna Selen’e Sinema Onur Ödülleri takdim edilmişti. İran Sineması’nın önemli isimlerinden Majid Majidi de Eskişehir Uluslararası Film Festivali tarafından Onur Ödülü’ne layık görüldü. Bu üç önemli ismin ödül takdimlerinin ardından Yeşilçam filmlerinin unutulmaz isimlerinden olan Erdoğan Engin’e ve Leyla Özalp’e Sinema Emek Ödülleri verildi. Festivalin Sinema Kültürüne Katkı Ödülü’ne Türk Sineması’nın yaşayan bir arşive dönüşmesine olanak sağlayan Fanatik Film layık görüldü. Bu duygusal ve görkemli törenin ardından vizyon tarihi 6 Haziran 2025 olarak öngörülen John Maclean’ın yönetmenliğini üstlendiği Tornado (2025) filmi Türkiye prömiyerini gerçekleştirdi.

Geçtiğimiz yıla damgasını vuran birçok yapım festival kapsamında seyircilerle buluştu. Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri (2024), Saykoterapi: Bir Seri Katil Hakkında Yazmaya Karar Veren Yazarın Sığ Hikâyesi (2025), Öldürdüğün Şeyler (2025), Yeni Şafak Solarken (2024), Zamanın Kıyısında Sınav (2024), Evcilik (2024), Hakkı (2024), Bildiğin Gibi Değil (2023), Daha İyi Bir Yarın (2024) gibi filmler Türk Sineması kapsamında yeniden gösterimlerini gerçekleştirdi. Özcan Alper’in Bölük Pörçük: Bir Tuncel Kurtiz Biyografisi (2025) adeta Türk Sineması’nın kısa bir tarihi olarak Hayatımız Belgesel kategorisinin özel filmlerinden birine ev sahipliği yaptı. Birbirinden değerli bu isimleri ve filmleri büyük bir özveriyle sinemaya taşıyan festival ekibine buradan bir kez daha teşekkür etmek istiyorum. Dolu dolu geçen bir programın ardından söyleşiler ve sohbetlerle keyifli bir festival sürecini tamamlamış bulunuyoruz. Festivalin ardından, bu özel süreci ve programı Doç. Dr. Sırrı Serhat Serter ile konuştuk. Keyifli okumalar dilerim.

Ülkemizde sinema adına görünürlük sağlayan birçok değerli kurum ve festivale sahibiz. Bana kalırsa Türkiye’deki festivallerin çoğu yurtdışındaki örnekleriyle yarışır bir hâlde. Bu yıl 22. kez düzenlenen Eskişehir Uluslararası Film Festivali de bu sürece genç ve dinamik bir bakış sunuyor. Dört yıl gibi uzun bir aranın ardından yeniden gerçekleştirilen bu güzide sinema buluşmasını ve tarihi gelişimini festival yönetmeni olarak sizden kısaca dinlemek isterim.

Eskişehir Uluslararası Film Festivali’nin tarihi, aslında bir üniversitenin içinden filizlenen ve zamanla hem ulusal hem uluslararası sinema çevrelerinde saygı gören bir kültürel hafızaya dönüşmesinin hikâyesidir. Festivalimiz ilk kez 1998 baharında, “Uluslararası Eskişehir Sinema Günleri” adıyla, Anadolu Üniversitesi İletişim Bilimleri Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Gülseren Yücel’in öncülüğünde hayata geçti. Sekiz uzun ve üç kısa filmden oluşan o ilk programda, Yunanistan ve Slovenya’dan konuk yönetmenleri ağırlamış olmamız, daha ilk andan itibaren uluslararası bir vizyon taşıdığımızın göstergesiydi.

2007 yılında “Eskişehir Uluslararası Film Festivali” adını alarak büyümeye devam eden festival, zamanla kentteki farklı salonlara yayıldı; yarışmalar, onur ve emek ödülleri, film dersleri ve atölyelerle çok yönlü bir yapıya kavuştu. “Sinema Tarihinin Unutulmazları”ndan “Engelli Farkındalık”a, “Dünya Sinemasının Genç Yıldızları”ndan “Canlandırma Sineması”na uzanan bölümleriyle yalnızca bir gösterim platformu değil, aynı zamanda düşünen, tartışan, paylaşan bir sinema kültürü yaratmayı hedefledik.

Dört yıllık bir aranın ardından bu yıl 22. kez kapılarını açan festivalimizin geri dönüşü, bizim için sadece bir etkinlik takviminin devamı değil; aynı zamanda bir dayanışma, üretim ve tutkunun yeniden görünür hâle gelişidir. Bu yılki programımız, yerli ve yabancı filmlerden oluşan zengin seçkisiyle seyirciyi yeniden sinema salonlarında buluştururken; sinema öğrencilerine, genç sinemacılara ve meraklılarına yönelik dersler ve söyleşilerle de geleceğe bakıyor.

Eskişehir Uluslararası Film Festivali, üniversite kimliğiyle Türkiye’de benzersiz bir yerde duruyor. Bu da bize, genç ve dinamik bir bakış açısını koruyarak sinema üzerine düşünmeye, üretmeye ve birlikte izlemeye devam etme sorumluluğu yüklüyor.

Bu yıl festival seçkisi oldukça iddialıydı. Türk Sineması, Dünya Sinemasının Genç Yıldızları, Dünya Festivallerinden, Canlandırma Sineması, Gece Yarısı Sineması, Hayatımız Belgesel, Engelli Farkındalık, Uluslararası Kısa Film Seçkisi, Ulusal Kısa Film Seçkisi, Anadolu Üniversitesi Kısa Film Seçkisi, Sinema Tarihinin Unutulmazları, Orta Doğu Sineması gibi birçok kategoride film seçkisi hazırladınız. Aslında bu özel seçkide Charlie Chaplin’den Şerif Gören’e titizlikle çalışılmış bir sinema tarihi var. Filmleri seçme süreci nasıl gerçekleşti?

Filmleri seçmek, her yıl yeniden hem bir keşif hem de bir sorumluluk süreci bizim için. Eskişehir Uluslararası Film Festivali’nin temel hedeflerinden biri, izleyiciye yalnızca güncel sinema örneklerini sunmak değil; sinemanın geçmişiyle bugününü, ustalarla genç yaratıcıları aynı program içinde bir araya getirebilmek. Bu yılki seçkimiz de tam olarak bu anlayışla şekillendi.

Ekip olarak aylar süren bir hazırlık sürecinin ardından, hem yerli hem yabancı yapımları titizlikle değerlendirdik. Dünya sinemasının genç yıldızlarının ilk ya da ikinci filmleri, Cannes, Berlin, Venedik gibi prestijli festivallerde ses getiren yapımlar, Türk sinemasının o yıl öne çıkan örnekleri ve belgesel ile canlandırma alanındaki yenilikçi işler öncelikli odaklarımız arasında yer aldı. Aynı zamanda kısa film seçkilerimizde uluslararası yapımlarla birlikte Anadolu Üniversitesi öğrencilerinin işlerini de izleyiciyle buluşturmak bizim için ayrı bir heyecan kaynağı.

Akademik bir perspektiften bakıldığı takdirde de seçkinin seyirciyle kurduğu iletişimi film türü ve klasik yapıtlar bağlamında gözlemleyebiliyoruz. İsteyip de seçkiye dahil edemediğiniz filmler oldu mu? -Programa dahil edilen filmler herkese hitap eden geniş bir alana sahip.- Özellikle sinemanın anaakım ve uzun metrajlı yapımlarının haricinde seyirciler tarafından biraz daha temkinli yaklaşıldığı korku sineması, belgesel ve kısa filmler bu seçkide yer alıyor. Gece sineması konseptiyle kült korku filmlerinden The Exorsist’i (1973) beyazperdede izlemek oldukça heyecan vericiydi.........

© Film Hafızası