Anıl Eraslan ile Sound Dreams of Istanbul (2025) Üzerine Bir Söyleşi
Rüyaları imgeler yoluyla müzik ve sinema eşliğinde harmanlayan Anıl Eraslan ile ilk filmi Sound Dreams of Istanbul hakkında bir söyleşi gerçekleştirdik. Fantazmagorik üslupla ele aldığı bu son derece avangart proje için bir kez daha tebrik etmek isterim.
Keyifli okumalar.
Ait olmadığımız yerlerde köklerimizi sağlamlaştırmak için ilk sığınağımız genelde müzik olur. Müzikle kurduğumuz ilişkinin çok ruhani bir deneyim olduğunu düşünüyorum. Türkiye hem sosyo-politik hem de kültürel olarak güçlü bir müzik külliyatına sahip. İstanbul mesela, içinde bulunduğumuz bu şehir tramvaydan vapura, sokakları adeta birer enstrüman gibi kullanmayı başarıyor. Tanıdık ve aşina olduğumuz sesler bizi güvende hissettiriyor. Çoğu zaman da en ufak bir sesten dolayı büyük buhranlar yaşayabiliyoruz. Bazen tüm sesleri sinestetik bir şekilde duyumsayıp yolumuza devam ediyoruz. Sesleri görüp, koklayıp, yaşayabiliyoruz. Sonrasında da duyduğumuz bir sesin bizdeki etkisini sürdürecek vakti bulamadan şehrin içinde kayboluyoruz. Böyle bir kaos içinde müzik hayatlarımızın arka planında akarken Sound Dreams of Istanbul projesi nasıl meydana geldi? Eminim ki yıllardır filizlenmeyi bekliyordu.
Hikâyeyi biraz daha geriden alayım, bir girizgâh niyetine: 2001 yılında müzik eğitimine devam etmek için Strasbourg Konservatuvarı’na gittim. Gidiş o gidiş. Son 7-8 yılda da Berlin ve Strasbourg arasında yaşadım. Uzun bir süre klasik müzikle haşır neşir olduktan sonra yeni müzik, caz ve özgür doğaçlama gibi müzik pratiklerinde buldum kendimi. Yaratıcılığımı deneyimleyebileceğim bu alanlarda zaman geçirdikçe ve yeni şeyler öğrendikçe sesle olan ilişkim dönüşmeye başladı.
2010-2014 yılları arasında değerli dostum Sumru Ağıryürüyen ile kurduğumuz ikili sayesinde İstanbul’da birçok harika müzisyenle tanışma ve beraber çalma fırsatı buldum. Bu buluşmalara en çok Gitar Cafe ev sahipliği yaptı. Onok Bozkurt ve Sumru Ağıryürüyen’in müzik programını yaptığı Kadıköy’deki Gitar Cafe, dünya çapında birbirinden farklı yaratıcı müzisyenleri bir araya getiren şahane bir yerdi. Her türlü yöresel sesin ve deneysel performansların kalabalık izleyicilerle buluştuğu samimi bir aile ortamı diyebilirim. Hayatım boyunca İstanbul’da hiç yaşamamış biri olarak, o yıllarda İstanbul’u ses ilişkisi yoluyla keşfetmek benim için çok etkileyici oldu. Sevgili kardeşim Gökçen Eraslan da o yıllarda İstanbul’da yaşadığı için, sayesinde çok sık İstanbul’a gelip gitme olanağım oluştu.
İşte ta o zamanlardan beri, şehrin beni etkileyen ses ve gürültü dünyasını ve de icra edilen müzikleri bir araya getiren bir belgesel yapma fikrim vardı. Bu fikri bir paranteze alıp çalışmalarıma devam ettim. Bu sürede görsel üretimlerimi sıklaştırdım. Video, Süper 8 ve 16mm film ile birçok kısa müzik filmi çekmeye başladım. 2020 yılında kendime “Acaba uzun metraj ve daha profesyonel, yani yapımcının ve başka işi bilen insanların da işin içinde olduğu bir film nasıl yapılır?” sorusunu sormamla Sound Dreams of Istanbul’un beş sene sürecek olan serüveni başladı.
İstanbul vazgeçmesi ve yaşanması çok zor bir şehir. Çoğu zaman kalabalıktan, kargaşadan eski “Konstantinopolis”in güzelliğini kaçırıyoruz. Buradan gitmek, gittiğimiz zaman da yine aynı hızda geri dönmek istiyoruz. Sinema, tıpkı müzik gibi hayatın içinden gelen bir sanat; bir disiplin olarak sık sık müzik ile dirsek temasında bulunuyor. Özellikle Türk sineması, arabesk kültürü, filmlerde müzik kullanımı 1950’lerden itibaren bel kemiğini İstanbul anlatısı üzerinden kurmakta. Çoğu filmde İstanbul’u uğruna şarkılar, şiirler hatta küfürler yazılan deyim yerindeyse femme fatale bir karakter metaforuyla izlemekteyiz. Modern sanat çalışmalarında da İstanbul temalı birçok sanat projesi, şarkı sözü görmekteyiz. Az önce de belirttiğim gibi İstanbul, hem sevilesi olağanüstü bir şehir hem de adapte olması çok zor bir uzama sahip. Hâliyle İstanbul’a karşı deneyimlerimiz kurduğumuz bağı toksik bir ilişkiye çevirebiliyor. Rüyalar ve müzik bağlamında İstanbul sizin için ne ifade ediyor? Bu rüya kenti “fantazmagorik” bir üslupla ele almak nasıl bir duyguydu?
İstanbul’u devasa bir radyo şehir olarak düşünüyorum. Tüm frekansları, becerebilirsek, aynı anda dinleyebiliyoruz. Bir müzikten diğerine geçmek ancak gürültüler ve parazit sesler sayesinde mümkün. Bazen frekansların kapandığı ya da kapatıldığı nahoş sessizlikler de oluyor maalesef. Filmi yapmamın en önemli nedenlerinden biri İstanbul ile yeni bir ilişki kurma arzumdu. Bu ilişkiyi rüyalar ve sesler üzerinden kurmak istedim çünkü sinemada beni en çok etkileyen şey, anlatılan hikâye yapısının rüya ve absürtle temas etmesi ve ses/müzik ile şekillenen ilişki. Görsel ve........
© Film Hafızası
