menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Dron Savaşları

9 0
18.11.2025

"Savaşlar tarihinde barut ve atom bombasından sonra dronlar üçüncü büyük icat mıdır?"

Bir dron belgeselinden..

17–18 Eylül 2024 gecesi Ukrayna, Rusya'da Moskova'nın 400 km kuzeyindeki Tver bölgesinde Toropets Rus cephaneliğini dron saldırısı ile yok etti. Tahminlere göre 30.000 tondan fazla cephane havaya uçtu. Nükleer patlamaya benzer bir "atom mantarı" oluştu ve Richter ölçeğiyle 3 şiddetinde yer sarsıntısı tespit edildi. "Savaş sırrı" engeline takılan ve doğrulanamayan rivayetlere göre Ukrayna kendine 750 km uzaktaki tesise en az 50 dron (İHA) göndermiş ve dronların çoğu Rus hava savunması tarafından bertaraf edilmişti, ama hedefe ulaşan birkaçı cephaneliği ateşlemeye yetti.

Türkçede "İHA" (İnsansız Hava Aracı) veya "SİHA" (Silahlı İnsansız Hava Aracı) da denen dronlarla Ukrayna, artık uzmanlarca "stratejik hava bombardımanı" denen bir askeri harekatla Rus askeri ve enerji altyapı hedeflerini dronlarla bombalayarak Rus rafineri kapasitesinin 0'unu safdışı bıraktı ve bu Rusya'da akaryakıt kıtlığına neden oldu. Ukrayna dronları geniş bir ülke olan Rusya'da 1000 km.den uzak Urallara, Hazar ve Volga kıyılarına, Baltık kıyısında Ust Luga'ya (St. Petersburg'a yakın) ulaşarak yeteneklerini ispat ettiler.

Dron hedefleri arasında petrol depoları, doğalgaz tesisleri ve boru hatları, elektrik trafoları ve santralleri, köprüler, demiryolları ve diğer ulaşım hatları ve araçlar bulunuyor.

Rusya ise İran yapımı Shahed dronları, sesten çok hızlı "Kinjal" (hançer) füzeleri ve "kayar bomba" (glide bomb) denen planör bombalarla Ukrayna'ya zor günler yaşatıyor.

Öte yandan Yemen'in muhalif silahlı hareketi Hutiler dronlar kullanarak, 2019'da uzun süredir kendileriyle savaş halindeki Suudi Arabistan'ın petrol tesislerini vurdular ve Suudi petrol ihraç kapasitesinin P'sini saf dışı bıraktılar. Hutiler, muhtemelen arkalarına İran desteğini de alarak, bölgede faal büyük güçlere zor zamanlar yaşattılar. 2024'te İsrail'in Gazze savaşının başlamasından sonra Filistin'le dayanışma için, neredeyse 1000 km. öteye, İsrail'e dek dronlarını gönderdiler.

Dronlar İsrail'de çok bir tahribat yapmasa da, İsrail'in "Demir Kubbe" adını verdiği ve aşılmaz ilan ettiği hava savunma sisteminin delindiğini gösterdiler ve bu şekilde moral etkileri maddi etkilerinin çok ötesinde oldu. Hutiler bununla kalmayıp, Kızıl Deniz'den geçen İsrail yanlısı devletlere ait ticari gemilere de dronlarla saldırarak deniz trafiğini uzun süre aksattılar. Bunu belki modern bir hava kuvveti için gereken bütçenin %1'ine başarmışlardı. Huti hava akınlarında kendi tarafından pilot can kaybı olmamasını da artı hanesine ekleyelim.

Dron savaşının yine en ilginç cephelerinden biri Karadeniz'de yaşanmış ve Ukrayna ürettiği robot teknelerle Rus donanmasını vurup sayısız gemi batırarak donanmayı Kırım'daki üslerinden çekilmeye zorlamıştır. Hedefler arasında "Putin'in hayalet filosu" denen ve Rusya'nın kendine konan petrol ihraç ablukasını delmek için kullandığı tanker filosuna ait gemiler de vardı. Bugün doğru düzgün donanması ve hava kuvveti olmayan güçler ve ülkeler süper güçleri havada ve denizde dronlarla zorlayabilmektedir. Tüm bunlar, yukarıdaki soruyu tekrar akla getiriyor:

"Savaşlar tarihinde barut ve atom bombasından sonra dronlar üçüncü büyük icat mıdır?".. Bizce evet, öyledir.

Stratejik hava bombardımanı denince klasik savaşlardan bildiğimiz görüntüler dev bombardıman uçakları ve düşman hava sahasına tehlikeli seferlerdir. Özellikle 2. Dünya Savaşı'nın "uçan kaleleri" (B-17, B-24) ve Vietnam harbinin B-52'lerle yürütülen ağır hava bombardımanları belgeseller ve filmlere konu oldu. Hollywood yapımı "Memphis Belle" filmi bir B-17 "uçan kale" bombardıman uçağı mürettebatının 2. Dünya Savaşı'nda işgal Avrupası göklerindeki mücadelesini anlatır. Film adını ve konusunu gerçek bir hikayeden alır: Bu 25. ve son seferdir; bu seferden sağ dönerlerse savaş onlar için bitecek, memlekette "askerlik hatıralarını" anlatacaklardır. 25. ve son görev rakamı soğukkanlı istatistiki araştırmalardan sonra konmuş, pilotlara az da olsa bir hayat hakkı tanıyarak (25 seferden sağ çıkma ihtimali yakl. %!) savaştan sağ kurtulma ümidi taşımaları ve bu sayede moral olarak çökmemeleri sağlanmaya çalışılmıştı. (Gerçi % 25 sağ kalma ihtimali ne derece moral takviye verir, pek anlayamadık, belki Q daha mantıklı bir oran olurdu; ama bunun için görev sayısını azaltmak, dolayısıyla pilot sayısını çoğaltmak gerekirdi. Anlaşılan Amerika ve İngiltere o kadar pilot yetiştirmekle uğraşmak istemedi! ..)

(25 sefer: Amerikan savaş istatistikleri bir hava akınından sonra pilotların sağ kalma oranını % 94.6 olarak tespit etmişti. İlk bakışta % 5.4 savaş zayiatı çok yüksek olmayan, kabul edilebilir bir oran görülse de, 25 sefer ardarda hayatta kalma ihtimali, basit bir istatistik hesapla: % 94.6 = 0.946 ; 0.94625 = 0.25 yani % 25 idi!)

1943 sonu Alman hava savunması çok gelişti. 1943'te Alman şehri Schweinfurt'a hava saldırısı müttefik bombardıman filosu için % 15.7 ağır kayıpla bitti. Schweinfurt Alman bilya yatakları sanayiinin merkezi idi; bilya yatakları yok ise Alman savaş makinesi de dururdu. Bu nedenle önemli hedefti. Ama bu kadar ağır kayıp devam ederse 25. seferden pilotların sağ çıkma ihtimali de hiç yok gibiydi. Bu filoda büyük moral bozukluğu yarattı.

Onun için seferler durduruldu ve olay soruşturuldu. Sonunda Alman avcı uçaklarından uçan kaleleri korumak için uzun menzilli avcılar (P-51 Mustang) geliştirildi ve refakatçi olarak gönderildi. Bu sayede savaş ve uçuş kayıpları kabul edilebilir düzeye geriledi.

Oysa bir dron saldırısında, eğer hedef önemli ise tek seferde % 90 kayıp kabul edilebilir düzeydir.

0 kayıp dahi, önemli bir hedef başarıyla vurulduysa, zafer kabul edilir! Pilot savaş alanından kilometrelerce uzakta güvenli bir odada ekranı ve kumandaları başında oturur ve uçağını yönetir. Uçak düşebilir, ama can kaybı olmaz. (Can kaybı ancak düşmanın dron "yuvasını" keşfedip vurmasıyla mümkündür. Bu olmuştur, ama çok nadirdir.) Maddi kayıp da şüphesiz önemlidir, ama daha kolay telafi edilir. 2024 Tver bombardımanına katılan dronların çok azı hedefe ulaştı, eğer dönebildilerse daha da azı üstlerine sağ salim dönebildi. Belki % 90'dan fazlası görev sırasında imha oldu. Ama imha ettikleri cephanenin maliyati kendi maliyetlerini kat kat aşıyordu. Eğer bombardımanı eski usul insan pilotlar taşıyan uçaklarla yapmaya kalksanız uğranacak can ve mal kaybı ile bu bir "intihar görevi" olurdu!.

Ukrayna Rusya ile savaşın başlarında Türk Bayraktar TB 2 dronlarından oluşan küçük bir filoya sahipti. Bayraktar savaşın ilk günlerinde çok yararlılık göstererek Ukrayna'da efsaneleşti ve adına şarkılar yapıldı. Ukrayna daha sonra kendi sayısız tip ve türde dronlarını geliştirerek dron savaşını ileri bir aşamaya taşıdı.

Bir dron kuvveti için önemli cihetlerden biri dronların çok ucuza maledilebilmesidir. Bugün Ukrayna'nın altına koli bandıyla RPG zırh delici başlık bağladığı küçük elyapımı dronlar birkaç yüz Dolar maliyetle uçmakta ve isabet halinde milyonlarca Dolar değerindeki zırhlı savaş araçlarını ve içindeki yetişmiş personeli safdışı bırakmakta. Ruslar binlerce tank ve zırhlı aracı bu savaşta, önce Amerikan "Javeline" tanksavar füzelerine, daha sonra çok daha fazlasını bu "eşek arısı sürüsüne" kurban verdiler. (Resmi adı bu olan bir dron birliği de var). Aynı etkiyi sağlamak için Amerikalılar 20 yıl önceki körfez savaşında pahalı A-10 Warthog uçaklarını kullandılar. Irak tank birliklerini bu uçaklarla durdurdular.

Burada hemen tespit edilmesi gereken bir nokta, genellikle çok sayıda (sürü halinde) saldıran dronlara karşı modern uçaksavar füzelerinin etkisiz olmasıdır. Onlar çok pahalı sistemlerdir ve uçak saldırılarına karşı etkilidirler; ama bir sivrisinek sürüsünü havaya kurşun atarak durdurmak ne kadar anlamlı ise, dron sürüsüne karşı da pahalı uçaksavar füzelerini harcamak o kadar anlamlı olur.

Şüphesiz attığınız kurşunlardan birkaç sivrisinek vurulur; ama bu sürünün geneline pek zarar vermez. Otomatik atışlı uçaksavar topları seri atış kabiliyetleriyle dron saldırısına karşı nispeten daha etkilidir; ama onlar yakın mesafe koruma sağlar.

Dronları hayli övdük. Ama bir dron saldırısına maruz kalan karşı taraf buna karşı tamamen savunmasız mıdır; değil tabi. Bir tarafın bir hamle yaptığı bu ölümüne yarışta karşı taraf da kendi mukabil hamlesini yapar: Rusya, dronlarla pilotları arasındaki iletişimi bozmak için "karıştırıcılar" (jammer) kullanarak dron saldırılarına cevap verdi. Ukrayna da kendi şehirlerine yapılan dron akınlarını engellemek için uçaksavarların yanısıra karıştırıcıları da devreye soktu.

(Bir karıştırıcı nasıl etki eder: Sessiz bir odada iki kişi rahatça konuşabilir ve birbirinizin dediklerini anlayabilirsiniz. Ama aynı konuşmayı coşkun bir şelale yanında yaparsanız avaz avaz bağırsanız da karşıdaki sizi anlamaz. Şelale sesi, aşağı yukarı fizikte "beyaz ses" denen, her frekanstan ses dalgasının karışımına yakındır. Bir karıştırıcı da, en basit şekliyle, aynı şeyi radyo dalgaları ile yapar ve radyo haberleşmesi ve radar faaliyetini imkansız hale getirir.)

Rus cephesinde başarıyla kullanılan bir cihaz "Krasukha-4" Elektronik Savaş sistemidir. Dron – yer – uydu – topçu hedef haberleşmelerini, radarları ve diğer radyo haberleşmesini bozar; tabi buna düşman haberleşmesi kadar dost haberleşmesi de maruzdur. Özellikle geniş bant karıştırıcılar bu nedenle iki ucu keskin kılıç gibidir; dikkatle kullanılmalıdır.

Karıştırıcıların devreye girişi özellikle yakın cephe ve kara savaşında kullanılan küçük dronlar üzerinde hayli etkili olunca karıştırıcı etkisinden muaf dronlar nasıl yapılabilir konusu üzerine savaşın her iki tarafı da (Ukrayna ve Rusya) kafa yordu. Ve ortaya laser güdümlü fiber optik dronlar çıktı.

Bir fiber optik dron saç telinden ince bir optik lifi arkasından salarak hedefe ilerler. Pilot-dron haberleşmesi bu optik lif içinden bir laser ışığı demeti ile sağlanır. Buradaki teknik, bugün şehirlerde evlere hızlı internet sağlayan fiber-optik kablolarınki ile aynıdır. Sivil barışçı fiber optik sistemler oldukça uzun süredir kulanımdadır ve yerleşik teknolojidir; ama savaşta ve dronlarla kullanımı son 1-2 yılın ürünüdür. Tabi bu tür dronlar genellikle "tek yönlüdür", geri dönüşü yoktur.

İnce lif 20-30 km (bazı yeni modellerde 50 km) uzaklığa kadar açılabilir. Pilot son derece net ve karıştırılması imkansız bir görüntü ve anında tepki veren kumandalarla hedefe yaklaşır. Ne var ki fiber optik teknolojinin de sınırları vardır. Fiber optik dronlar yakın cephe savaşında başarıyla kullanılabilir; ama bunlarla yüzlerce km ötedeki düşman........

© Fikir Coğrafyası