menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Eğitim-öğretimden yaşama fırsat bulamamak

22 5
29.07.2025

Aziz Nesin, dostlarının kendisine yaşlanmadığını söylediklerini belirttikten sonra buna gerekçe olarak çalışmaktan yaşamaya fırsat bulamamayı gösterir. Günümüz dünyasında, çalışmaktan yaşamaya fırsat bulamayan insanlardan geçilmiyor. Ülkemizde de durumun aynı olduğunu söylemeye gerek yok. Dünyamızın yaşamaya nasıl fırsat vermediğinin en önemli göstergesi sanırım eğitim-öğretim alanıdır denilse yeridir. Yaklaşık yirmi milyon öğrencinin yaz tatilinde olduğu şu günlerde mevzuya ilişkin bazı hususlara değinmekte yarar görüyorum. Çünkü yaşamaya fırsat vermeyen bu faaliyetin sahici bir muhasebesi yapılmadan sağlıklı bir adım atmaktan bahsedilemez. Yaşamaya nasıl fırsat tanımadığımızın çarpıcı bir örneği olan aşağıdaki mektupla başlayalım.

Değerli dostum Ahmet Hamdi Ayan’ın ilkokul 4. Sınıfa geçen torunu Defne Ayan’ın mektubu bu. Defne, özel bir ilkokula devam ediyor ancak mektup Defne’nin olsa bile bireysel bir kontekstte tüketemeyeceğimiz şekilde eğitim hayatımıza, eğitim hayatımızın işleyişine ilişkin işaretler barındırıyor. Mektubun altındaki resim için seçilen ve belli ki kendisini nitelemek için kullanılan ifade bile teyakkuza geçmemiz için yeterli.

Öğrenciler eğitim-öğretimi bitirip yaz tatiline gittiler. Yorucu bir maratonun ardından tatile giden öğrencilerimizin duygu-düşünce dünyasına ayna tutan sevgili Defne’nin mektubu bu açıdan çok kıymetli. Bu ay içinde sonuçları açıklanan merkezi sınavlar (LGS, YKS) ve yılsonu için verdiğimiz karneler, Defne’nin çığlığı gibi bizden yapılıp edilene ilişkin eleştirel bir değerlendirme talebinde bulunuyor. Eleştirel değerlendirme fantastik bir gayret ve girişim olarak değil, doğal bir şekilde yapageldiğimiz şeylerle aramıza anlamlı bir mesafe koyma olarak görülmelidir. Bu yapılabildiği taktirde herhangi bir alanda iyileşmeden, çözüm üretmeden bahsedilebilir. Aksi durumda doğallaştırılmış iş ve işlemlerde yapısal bir değişikliğe gitmenin imkânından bahsedilemez.

Türkiye’de, eğitim alanı da dâhil olmak üzere hayatın tüm alanlarında karşımıza çıkan en temel problemi bu noktada değerlendirmek mümkün.

Şikâyetçisi olduğumuz, problem yaşadığımız neredeyse tüm alanlarda anlamlı bir mesafe alamayışımızın temel nedeni de bu. Çünkü araya mesafe koyamadığınız zaman, çözüm adına sergilediğiniz tüm performans, meselelerin teknik kısımlarında tükeniyor. Tarzı, paradigmayı, felsefeyi, ana yaklaşımı sorgulamadığımız için bir tür kapana kısılmış gibi çözüm üretmesi mümkün olmayan, sorunun doğal parçası sayılan alanda patinaja mahkûm ediliyoruz.

Özellikle eğitim-öğretim alanında gördüğümüz üzere her yeni yılımız bir önceki yılımız gibi başlıyor ve bitiyor. Birbirinin yerine rahatlıkla ikame........

© Fikir Coğrafyası