menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İçim kan ağlayarak gördüklerim…

45 29
26.07.2025

Uzun süredir memleketimden uzaktayım, gelişmeleri çok uzaktan, yedi saat farkla izlemeye çalışıyorum. Doğrusu izlerken de içimin kan ağladığını söylemeden geçemeyeceğim. Tatil için bile olsa, ailenden, dostlarından, arkadaşlarından, memleketinden uzak olmanın çok zor olduğunu gördüm. Dedim ya benimkisi zorunlu bir uzaklık değil, üstelik tatil için ve yine ailemden bir parçam kardeşimin yanındayım...

Bu süre içerisinde hep, savaşlar, ülkelerindeki antidemokratik uygulamalar, diktatörlükler nedeniyle göçmek zorunda kalanlar, yani göçmenler, mülteciler aklımdaydı. Özellikle Türkiye’de hep hedef alınan, “Canım memleketlerinde kalıp savaşsınlar; niye ülkemize gelip, bizim rahatımızı bozuyorlar” diye karşı çıkılan Suriyeliler ya da diğer ülkelerden sığınanlar…

Hiç kimsenin ülkesinden gönüllü ayrılacağını düşünmüyorum. Ayrılsalar bile akıllarının, yüreklerinin bir yerinde hep memleketleri vardır. Bunu zaten biliyor, görüyordum ama mayıs ortalarından beri uzak olunca çok daha iyi anladım.

***

İçimin kan ağladığı ve uzaktan izlemek zorunda kaldığım başka bir gelişme de güzel ülkemin taşının, toprağının, suyunun, zeytininin, doğasının dolayısıyla canlı yaşamının hedef alındığı yasaların çıkarılmasında bu kadar ısrar… Süper talan yasası olarak adlandırılan, binlerce yıllık ömrü olan ve ülkemiz insanının ekmeği zeytin ağaçlarının kapitalist tekellerin rantı uğruna heba edilmesi.

Yasaya karşı köylerinden gelip, yağmurda çamurda, soğukta Meclisin hemen yukarısında Cemal Süreya Parkı’nda direnen, açlık grevine yatan Akbelenlilere, talan yasasına karşı direnenlere yürekten selam göndermek isterim.

Çıplak ayakları ile yağmur altında izlediğim kadınlarımız, işte onlar bu memleketin ümidi, direnişin, talana karşı çıkışın sembolü. 80’indeki Hamide teyzemiz ne diyor; “Bütün Türkiye’nin suyu, havası, zeytini kayboluyor, elimizden........

© Evrensel