Emekçiler ve barış mücadelesi
Dünyada ve Türkiye’de halklara büyük acılar yaşatan savaş politikaları, çoğunlukla ırkçı ve şoven bir propaganda eşliğinde meşrulaştırılıyor. Ancak bu politikaların en ağır bedelini her zaman işçi ve emekçiler ödüyor. Farklı kimlik, inanç ve siyasi görüşlere sahip işçi sınıfı üyeleri, savaş ve çatışma ortamlarında yalnızca fiziksel yıkıma uğramıyor; aynı zamanda sınıfın ortak mücadelesi de parçalanma riskiyle karşı karşıya kalıyor.
Türkiye’de uzun süredir sürdürülen savaş politikaları, toplumda kutuplaşmayı derinleştirirken, milliyetçilik kisvesi altında ırkçılık körükleniyor; farklı kimliklere mensup emekçiler birbirine düşman edilmeye çalışılıyor. Bu kutuplaşma, işçi sınıfının ortak mücadelesini zayıflatırken; iktidar ve sermaye çevreleri ise bu bölünmeden güç alarak emekçilerin kazanılmış haklarına daha kolay saldırabiliyorlar. Savaş atmosferi, emekçilerin hareket alanını daraltırken; özellikle ekonomik kriz dönemlerinde, haklarını savunmakta zorlanan işçiler en ağır bedeli ödeyen kesim oluyor.
Emekçilerin temel hak arayışları, sendikal örgütlenme çabaları, eylem ve direnişleri çoğu zaman “terör” ya da “bölücülük” söylemleriyle itibarsızlaştırılıyor ve bastırılıyor. İşçiler kendi çıkarları için birlik olduklarında ayrıştırıcı savaş dili hemen devreye........
© Evrensel
