Milat Bülent Kılıç: İran’da çok gerekli olan şey örgütlenme ve önderlik
Milat Bülent Kılıç, uzun yıllardır Açık, şimdi Apaçık Radyo’da Fizan Ekspresi adlı programın yapımcısı ve sunucusu. Kılıç’ın kapısını çalma nedenim İran halkına ve kültürüne, şarkılarına yansıyan hüzne, isyanlara dek aşina olmasıydı. Kendisini bir uzman değil konuya ilgi duyan bir entelektüel olarak tanımlıyor. Medyanın geniş açılı kamerayla ufukta süzülen füzeleri gösterip uzmanlarının da “İran, İsrail’i hazırlıksız yakaladı” ya da “İsrail bu kez Hamaney’i fena hırpaladı” analizlerinden rahatsız. Brecht’in şiirini hatırlatıyor: “Nasıl yendiydi Galyalıları Sezar?/ Bir ahçı olsun yok muydu yanında onun?’ Bu yüzden de ben, önemsenmeyen, küçümsenen, es geçilen hayatlara bakmaya çalışıyorum. Bunun yapılması gerektiğine inanıyorum. Bush’a ayakkabılarını fırlatan Iraklı o genç gazetecinin acısını ve öfkesini göz ardı etmemek gerektiğine inanıyorum” diyor. Ben de kendisine İran toplumunu, savaşın tesirini, kısacası bildiğimiz medyanın göstermediklerini sordum.
Programlarınızda ve yazılarınızda sık sık muhaliflerin yekpare olmadığının altını çiziyor, farklı amaçlarla farklı tepkiler verdiklerini söylüyorsunuz. İran’daki muhalifleri nasıl ayırırsınız?
Mehsa Ayaklanmaları süreci yeni sayılır. Bu süreç, değerlendirmek isteyenler için bir laboratuvar gibiydi. Milliyetçi gerekçelerle, şunla bunla değil tam da yoksulların, ezilmişlerin, hor görülmüşlerin dayanışması olarak ortaya çıkmıştı. Bir rakam ya da oran vermek tabii ki mümkün değil, ama diyebiliriz ki İran toplumunun yarıdan kesinlikle fazlası duygusal bir birlik ve dayanışma içindeydi başlarda. Bu, siyasal bir birliğe de dönüşebiliyordu. En azından büyük eylemler sırasında… Eylemlerde sıklıkla “Tebriz’den Tahran’a, Canım Feda Beluçistan’a” türünden dayanışma sloganları atılabiliyordu. Sonra Batı, özellikle, ABD, İsrail, Fransa ve İngiltere sürece iğrenç bir biçimde müdahale etti. Eski Şahın oğlunu ve bir şaklaban grubunu piyasaya sürdüler ve muhalefeti bölmeye başladılar. Esas olarak o dönemden sonra da dikiş tutmadı. Bu son savaş sürecinde de yurt içinde ve yurt dışında çekilmiş kimi videolar gördüm. Örneğin “Savaşta zarar gören otomobillerinizi getirin, biz ücretsiz olarak tamir edeceğiz; inşallah savaş bitince ödersiniz” ya da “Eviniz zarar gördüyse, dükkânımız çok geniş, gelin burada kalın bir süre” diyorlardı.
Öte yandan İran, siyasal olarak gerçekten de bölünmüş, parçalanmış bir toplum. Bakın, devrim sürecinde Mollalarla hareket edip kısa süre sonra muhalefete geçmiş dinci Halkın Mücahitleri Örgütü var. İran-Irak savaşında Saddam’ın yanında yer almışlardı. Bunların Arnavutluk’ta kampları var. Silahlılar. Bir ara Irak’ta da kampları, tankları bile vardı. Beluçların da, genel olarak, kabilevi bir tarzda da olsa silahlı olduğunu söyleyebiliriz. Kültürleri ayrı, mezhepleri ayrı. Dini bir liderleri, yurt dışında bir takım yayın organları var. Fena halde yoksullar. İtilmiş, dışlanmışlar. Bazılarının kimlik kartı bile yok. İran Azerbaycan’ında da her renk var. Irkçılar, Turancılar, dinciler, sosyalistler… Ekonomik olarak fena durumda değiller genel olarak ama çok uzun yıllardır ötelendiklerini, ayrımcılığa uğradıklarını düşünüyorlar. Süregelen bir anadilde eğitim sorunları var. Bahailerin on yıllardır zulüm gördüğünü, lider kadrosunun idam edildiğini ya da yıllarca zindanlara tıkıldığını biliyoruz. Bir Arap nüfus var ve Arapların yoğunlukta olduğu kentlerde bir dönem ciddi bombalı eylemlerin sıklıkla söz konusu olduğunu hatırlıyoruz. Bir de monarşistler ya da Şahlık yanlısı olanlar var. Bildiğim kadarıyla ülke dışında örgütlenmiş bu tarzda en az dört siyasi parti var. Bunlara liderlik eden kadrolar çoğunlukla belli türde bir serveti de yurt dışına kaçırmış eski rejimin tuzu kuruları olduğu için, özellikle yurt dışında, ABD’de ve bazı Avrupa ülkelerinde, İran topraklarına oranla etkili olduklarını söylemek gerek. Bunlar şimdi İsrail’in ve ABD’nin kuklası konumundaki Şehzade Rıza’ya ciddi destek veriyorlar ve bu da ne yazık ki, belli oranda da olsa, İran toplumunda karşılık bulmalarıyla sonuçlanıyor.
Tabii ki komünist örgüt ve partiler de var. Çünkü İran’da bir sol gelenek var. Ama kabul edelim ki bu parti ve örgütlerin yetişmiş kadroları süreç içinde ya zindana düşmüş ya idam edilmiş ya da ülke dışına çıkmış durumda. Komünistler açısından ciddi bir engel de 1979 devrimi sırasında çok........
© Evrensel
