ABD medyasının ‘değerli ve değersiz kurbanları’
Sondan başlayalım. İran füzeleri İsrail’in Demir Kubbe’sini delip hedeflerini vurunca CNN’in ulusal güvenlik muhabiri Tel Aviv’den miğferli yelekli bağlanıp şöyle diyor: “Füzeler hava üslerini ve Mossad merkezini hedef aldı… Mossad binası Tel Aviv’in kuzeyinde ama şehrin içinde, şehrin yoğun nüfuslu bir bölgesinde. Ve tabii endişe verici olan şu ki, İran burayı askeri hedef olarak görebilir, ama burası [Mossad binası] yoğun nüfusun yaşadığı bir bölgede; çevresinde sivillerin yaşadığı bir bölgede. Bu da gerginliği tırmandıran bir başka katman.” Bunu İsrail’in işlediği soykırım ve savaş suçlarının ortasında utanmadan, sıkılmadan, bir an bile duraksamadan söyleyebiliyor, çünkü ABD ana akım medyasına göre Filistinli, Lübnanlı, İranlı hayatlar değersiz.
Gazete ve televizyonlar, geçtiğimiz hafta İsrail Lübnan’ı işgale hazırlanırken “işgal” kelimesini bile kullanmayıp İsrail’in diliyle “sınırlı kara harekatı”, “Lübnan sınırından içeriye asker yollama” gibi ifadeler kullandı. Daha önce de İsrail ayrım gözetmeksizin yerin altında üstünde ne varsa bombalarken başlıklarında İsrail’in adını geçirmemek için türlü taklalar atmışlardı, ama geçtiğimiz salı günü özne İran olunca bir anda nasıl başlık atılır hatırlayıverdiler.
Sadece haber programları değil; kültür-sanat ya da sabah kuşağı programları da benzer. İsrail’in Lübnan’ı işgal edeceğini duyurmasından saatler önce CBS televizyonu Ünlü Yazar Ta-Nehisi Coates ile yeni kitabı üzerine bir sabah söyleşisi gerçekleştirdi. Birbiriyle iç içe üç makaleden oluşan kısa kitabın son bölümü kendisinin kısa Filistin ziyaretinde gördükleri ve yaşadıkları üzerine kurulu. Coates, liberallerin, ünlülerin ve medyanın pek sevdiği bir yazar, ancak Filistin konusunda “aparthayd (Irka dayalı resmi ayrımcılık) kötüdür” temalı bu kısacık kitap bile Coates’in ABD medyasının gazabına uğramasına yetti. Göstermelik iki siyah sunucunun “Hoş geldin”, “tebrikler” minvalli konuşmalarının dışında program üçüncü sunucunun Coates’e terörü desteklediği imaları ve Filistinlilerin aparthayd rejimini hak ettiği yönündeki müdahaleleriyle geçti.
Bugünden başlayarak her kriz, savaş, ABD sermayesini ve emperyalizmini tehdit eden her toplumsal hareketin ABD ana akım medyası tarafından geriye doğru nasıl işlendiğini analiz etsek varacağımız yer hep aynı olur: ABD medyası Amerikan sermayesi ve emperyalizminin borazanı.
Bunu 1988’de Noam Chomsky ve Edward Herman geniş çaplı araştırmalarında ortaya koyduğundan beri çoğunluk gazeteciler ve akademisyenler hakaret olarak algılayıp Amerikan medyasının ne kadar özgür, bağımsız ve tarafsız olduğunu, ABD’nin de ne kadar ileri bir ifade özgürlüğü ülkesi olduğunu kanıtlamaya çalışıyorlar. Evet ABD’de yürütmeye karşı ifade ve medya........
© Evrensel
visit website