Küçük Bir Ege Gezisi
Geçtiğimiz günlerde birkaç günlüğüne mini bir Ege gezisine çıkmaya karar verdik. Geçen sene Kuşadası merkezli başlayan kapsamlı bir Ege turu yapmış olsak da özellikle kuzey taraflarını daha sonraya bırakmıştık. Bu sefer Ayvalık’tan başlayarak, Göcek, Edremit, Akçay, Güre, Zeytinli, Altınoluk, Narlı, Adatepe, Zeus Altarı, Assos, Behramkale, Kadırga Koyu’na kadar ilerledik. Son noktada Assos’a geldiğimizde Athena Tapınağı ve çevresini gezip sahil yolundan Altınoluk’a geri döndük. Önceki Ege makalemde çok da pozitif satırlar aktaramamıştım sizlere. Kıyılardaki çöp ve çevre kirliliği, trafikte hala süregelen sıkıntılar, insanların yerli turistlere bakış açısı vb. derken fazlasıyla sitemli olmuştu.
Peki Neptün, yediğin içtiğin sana kalsın Kuzey Ege’de neler gördün, diğer yerlerden farklı mıydı diye sorarsanız aşağıdaki Athena Tapınağı fotoğrafımdan sonra anlatmaya başlıyorum.
Foto: Athena Tapınağı / Assos
Gezinin son durağı olan Assos’tan başlamak istedim, zira bu gezide beni etkileyen yerlerin başında geliyor. Behramkale’nin sahil yolunda baharın daha çok yaz gibi hissettirdiği bir günde solumuzda denizin yüzümüze üflediği iyot ile sağımızda Kaz Dağları’nın tertemiz oksijeni eşliğinde yaklaşık kırk beş dakika yol aldık. Doğanın huzur veren kokusunu en çok bu yolda hissettim. Henüz sezon başlamadığı için şimdilerde açık olduğu halde kapalı gibi görünen birçok kamp alanının, otellerin ve sahil kafelerinin yanından geçtik. Yolun enerjisi adeta seksenlerin sonu doksanların başının dinginliğini, o zamanların samimi içten havasını, insan olmanın yapmacıksız, dürüst, zorlamasız ve sıcacık hissettirdiği bir ruha bürünmüştü. Yaşadığımız çağda bunca asudenin bir arada olduğu bir ortamı yakalayabilmek pek de mümkün olamadığı için her şeyi unutup dakikalarca bilincimize nüfus eden mucizenin tadını almaya odaklandık.
Athena Tapınağı için Behramkale Köyü’nün içinde bir yere arabayı park ettik. Tapınağa gitmek........
© Eurovizyon
