menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Sevgi Ozanı Yunus Emre Kitabı

6 24
29.09.2025

Bekir Cebeci: “Yazmak benim için hayatta var olmak, yaşamak ve topluma hizmet etmek anlamına geliyor.”

27 Eylül 2025 Editör Dergi Yazıları

Söyleşi Aslı Kemal Gürbey

Eğitimci, sivil toplum öncüsü, politikacı ve yazar Bekir Cebeci, uzun yıllara dayanan bilgi birikimi ve toplumsal deneyimini Sevgi Ozanı Yunus Emre kitabında okurlarla buluşturuyor. Kitap Kalan Yayınları’ndan yeni çıktı. UNESCO’nun da vurguladığı gibi, Yunus Emre yalnızca Türk kültürünün değil, dünya insanlığının da ortak değeridir. Cebeci, bu eserinde Yunus’un sevgi, hoşgörü ve insanlık mesajlarını günümüze taşıyarak hem topluma hem de yeni nesillere ışık tutmayı amaçlıyor. Eseri hakkında Cebeci ile bir söyleşi yaptık. Buyurun söyleşimize.

Soru: Merhaba Bekir Bey. Yeni eseriniz hayırlı olsun. Evvelce pek çok kitabınız yayımlanmış fakat ben son kitabınız vesilesiyle sizi tanımış oldum. İyi ki de tanımışım. Benim durumumda olanlar için kendinizi tanıtır mısınız?

B. CEBECİ: Bu güzel ve anlamlı sözleriniz için öncelikle size candan teşekkür ederim. 1947 yılında Gümüşhane’nin Kelkit ilçesine bağlı Ünlüpınar beldesinde doğdum. İlkokulu beldemde, ortaokulu Kelkit’te, öğretmen okulunu ise Gümüşhane’de tamamlayarak öğretmenlik mesleğine adım attım. Türkiye’de 6 yılı köylerde, 8 yılı Trabzon merkezde olmak üzere toplam 14 yıl öğretmenlik yaptım. 1980 yaz tatilinde pasaport çıkararak Hollanda’ya, kız kardeşimin yanına gittim ve orada kaldım. Öncelikle dil kursuna devam ederek Hollandaca öğrendim. Daha sonra Türkçe öğretmeni olarak göreve başladım. Hollanda’da 27 yıl boyunca ilkokullarda, ortaokullarda ve Hugo de Groot Lisesi’nde Türk öğrencilerimize Türkçe Anadili ve Kültürü dersleri verdim. Ayrıca 8 yıl süreyle Türkçe Halk Eğitim Koordinatörlüğü (Başkanlığı) görevini yürüttüm.

Hollanda’da üç ayrı akademiyi tamamladım:

1. PABO

2. Nutsakademi

3. Remedial Teaching (Uzman Öğretmenlik)

Özellikle PABO’da okurken Hollanda’da okuma yazma öğretiminin yapısal yönteme göre yapıldığını öğrendim. Bu öntemden esinlenerek hemen işe koyuldum ve üç kitaptan oluşan “BENİM DİLİM” okuma-yazma öğretim setini hazırladım. 1984 yılında çalışmam Almanya’daki bir Türk yayınevinin ilgisini çekti ve kitaplarımı basarak piyasaya sundu. Kitaplar büyük ilgi gördü. Bunun güzel bir örneğini hiç unutmam: 1990’lı yıllarda ünlü yazarımız Fakir Baykurt, bir konferans için Hollanda’ya gelmişti. Kendisini ayaküstü selamlayıp tanıştığımızda adımı duyar duymaz: – Siz o Benim Dilim kitaplarını yazan Bekir Cebeci misiniz? diye sordu. “Evet, Sayın Hocam.” dedim. Bunun üzerine hemen bana sarıldı, tebrik etti ve şöyle dedi: – Ben o kitapları birinci sınıflarda okutuyorum. Çocuklar hem alıştırmaları hem de okuma metinlerini çok seviyorlar. Özellikle kitaptaki “Kedi” şiirini öyle çok beğeniyorlar ki her dersin başında benden o şiiri okumamı istiyorlar. Ben de okuyorum; onlar da katıla katıla gülüyorlar. Tebrikler, Bekir Bey. Kısacası, Almanya’daki Anadolu Yayınevi tarafından 7 kitabım yayımlandı. Bunların arasında“BENİM KÜLTÜRÜM” kitabını, her evde bulunması gereken önemli bir tarih ve kültür kitabı olarak özellikle tavsiye ediyorum. Başta gençlerimiz olmak üzere herkesin bu kitabı okuyup köklerimizi, tarihimiz ve kültürümüzü öğrenmesinin ve hatırlamasının büyük yarar sağlayacağına inanıyorum.

Diğer kitaplarınızı okumadım, dolayısıyla onlar hakkında fikrim yok. Sevgi Ozanı Yunus Emre kitabınızı beğenerek okudum. Sade ve anlaşılır bir yazı diliniz var. Olgunlaşmış, sağlam cümle yapıları kurmaktan da keyif aldığınız fark ediliyor. Şu sorunun yanıtını merak ediyorum: Yazmaya nerede, ne zaman, nasıl başladınız?

Yazmaya daha öğretmen okulu sıralarındayken başladım. Bir gün hocamız derste bizden bir hikâye yazmamızı istedi. Ben de o dönemde annemle aramızda geçen bir olayı “Deli Oğlan” başlığıyla hikâyeleştirdim. Hocamız, hikâyemi çok beğendi ve okulun duvar gazetesinde yayımlattı. Bu durum beni son derece mutlu etti ve motive etti. O gün kendi kendime karar verdim: Bundan sonra yazmaya devam edeceğim. Öğretmen olarak ilk tayinim, Kütahya’nın Gediz ilçesine bağlı Kızılüzüm Köyü’ne çıktı. Köye, Kütahya Valiliği’nin çıkardığı bir gazete gelirdi. Ben de daktilomla yazılar yazıp valiliğe gönderirdim. Gönderdiğim bütün yazılar, vilayet gazetesinde yayımlandı. Kısacası hem okumayı hem de yazmayı çok seviyorum. Yıllardır İngiltere, Hollanda ve Türkiye’deki çeşitli internet sitelerinde ve gazetelerde makalelerim yayımlanıyor. Bir gün bu yazılarımı da kitap hâline getirmeyi planlıyorum.

Soru: Bir hayli zamandır yazıyorsunuz. Aydınlanmaya hizmet eden pek çok kitabınız da yayımlanmış. Sizi yazmaya bağlayan bir tutku olduğu çok belli. Şunu sormak istiyorum: Yazmak sizin için ne anlama geliyor?

B. CEBECİ: Yazmak benim için hayatta var olmak, yaşamak ve topluma hizmet etmek anlamına geliyor. Bir öğretmen olarak yıllarca öğrencilerime büyük bir sevgiyle ders verdim. Benim için “öğretmenin emeklisi olmaz”; bugün derslerimi yazılarım aracılığıyla sürdürmeye devam ediyorum. Yazmak, beni bütün streslerden uzaklaştırıyor, adeta gökyüzüne yükseltiyor ve bana büyük bir mutluluk veriyor. Yazılarımı ve kitaplarımı mümkün olduğunca Avrupa’dan, özellikle Hollanda’dan bakış açısıyla kaleme almaya çalışıyorum. Çünkü orada sistem rayına oturmuştur; demokrasi algısı ve uygulaması bizden oldukça farklıdır. Bu konuda küçük bir örnek vermek isterim: Türkiye’de gerek siyasi partiler gerekse birçok yazar, milliyetçilik kavramını gururla öne çıkaran yazılar yazar ve demeçler verir. Oysa Avrupa’nın hiçbir ülkesinde, ne basında ne de günlük dilde, milliyetçilik kelimesini duyamazsınız. Çünkü milliyetçilik, 1789 Fransız Devrimi’nden doğmuş politik bir ideolojidir. Çoğu Avrupa dilinde bu kavramın karşılığı “nasyonalizm”dir ve özellikle Anglosakson kültüründe olumsuz bir anlam taşır. Milliyetçilik doğduğu dönemde........

© Eurovizyon