CENNETMEKÂN MUHSİN BAŞKAN
Yarın 25 Mart 2025; Kânûnî Sultan Süleyman’ın ifâdesiyle söylersek; “Hâlde hâldaşımız, sinde sindaşımız, âhiret gardaşımız, tarik-i Hak’da yoldaşımız” olan; “Bir Güzel Ülkü”ye sevdâlı alperenler tarafından da; 'Dinde dindaşımız, kanda kandaşımız, ahsen gönüldaşımız, kâmil ülküdaşımız, her dönemde Başkanımız" diye tesmiye olunan, kadri “seng-i musallâ”da bilinen ve kıymeti her geçen gün daha çok idrak edilen Şehit Muhsin Yazıcıoğlu’nun Âlem-i Cemâl’e vuslatının 16. sene-i devriyesi…
Şehit Muhsin Yazıcıoğlu; hayatının her döneminde ve her şartta inanç ve ideâlleri doğrultusunda hareket etmiş; gençlik yıllarından başlayarak “Ölçü İslâm olmalı” temel düsturunu ortaya koymuş, “İslâm’ı kurtarma” yanlışlığına düşmeden “İslâm’la kurtulma” şuuruyla hareket etmiş, “Allah-vatan-bayrak ve millet” uğruna hayâtını adamış, hayatını îmânına şâhit tutmuş, “Türk’te İslâm’ı ve İslâm’da Türk’ü tavsiye etmek” isteyenlerle bir ömür mücâdele vermiş, nâhak yere 5,5 senesi tecrit hücresinde olmak üzere 7,5 yıl cezaevinde yatmış, çizgisinde aslâ kırıklık olmamış, özüyle sözü, fikriyle zikri zinhar çelişmemiş, önce “adam gibi bir adam”, sonra “sözünün eri bir dâvâ adamı” ve “bir gönül eri” olarak temiz ve ilkeli siyâsetin numune-i imtisâli olmuş, millî, İslâmî ve insânî değerleri baş tâcı eylemiş, yaşarken bu toplum değerini hakkıyla bilmese de o ilkeli olmayı iktidarı almaya tercih etmiş, seçim vizesini almayı değil, Rızâ-i Bârî’ye nâil olmayı hedeflemiş, her zaman ve her devirde -o meşhur kıssadaki gibi- “BEN HÂLÂ 'O'YUM” demiş olan, “Kevser akan ‘Gül’ kokan” “hâlis bir Türk” ve “kırk çatal yürekli” bir güzel insandı…
Biz 1980 öncesini yaşamış kadim ülkücüler olarak; Kıble yürekli, “Gül” gönüllü, Hilâl bakışlı, turkuaz düşünceli, Hz. Hamza (r.a.) duruşlu, Kürşad tabiatlı ve kabri, Türk milletinin kalbinde olan, Cennetmekân Muhsin Başkan’ın; konuşmalarında ve yazılarında ifâde ettiği aşağıdaki hedef, düşünce, ölçü ve ülküleri sadece diline tespih etmeyip hayatıyla da temsil ettiğine, “kâl”iyle "hâl”i arasında en küçük bir farkın ve çelişkinin bulunmadığına bu dünyada da, âhirette de şehâdet ederiz:
“ALLAH(C.C.)’IN BİRLİĞİ VE YÜCE PEYGAMBERİMİZ(S.A.V.)’İN RİSÂLETİ DIŞINDA HİÇBİR MUTLAK HAKİKAT TANIMIYORUZ”
“Fikirde, fiilde, davranış ve hayat tarzında ölçü eksiksiz olarak İslâm olmalıdır. İslâm, hayatın her safhasında 'mutlak belirleyici’ rolünü almalı ve istikamet tâyin edici bir ibre olma vasfını kazanmalıdır.”
“BİR KAR TÂNESİ̇ OLSAYDIM MEKKE’YE DÜŞMEK İSTERDİM.”
“Fert ve cemiyet olarak gâyemiz ‘İ’lâ-yı Kelîmetullah için Nizâm-ı Âlem Ülküsü’, hedefimiz ise iktidar vitesinden önce ‘Allah(c.c.)’ın rızâsı’na ulaşmaktır.”
“KİM ALLAH’IN RIZÂSINA UYGUN HAREKET EDİYORSA, O BİZDENDİR; KİM ALLAH RIZÂSINDAN UZAKSA BİZİM DIŞIMIZDADIR.”
“Bir gâyeye ulaşmak isteyen insan, gâyesine uygun hareket etmek mecburiyetindedir. Dâvâ adamı, karşı olduğu düzen içinde, getirmek istediği nizâmın ölçülerini yaşayan, düzene karşı olmanın getireceği rizikoları göze alan, bu sebeple zulme uğrayacağını bilerek çileye hazır olan insandır.”
“DÂVÂ ADAMI OLMAK, TOPLUMUN BÜTÜN DEĞER YARGILARINA RAĞMEN KENDİ İNANDIKLARINDAN TÂVİZ VERMEMEYİ, ‘KINAYANLARIN KINAMASINA ALDIRMADAN’ İNANÇLARINI YAŞAMAYI, DÜZENİN ÜRETTİĞİ TİPOLOJİ DOLAYISIYLA TEK BAŞINA KALSA BİLE İNANDIĞI GİBİ SÖYLEYİP, İNANDIĞI GİBİ DAVRANMAYI GEREKTİRİR. DÂVÂ ADAMI KARŞI OLDUĞU DÜZEN İÇİNDE, GETİRMEK........
© Enpolitik
