menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İSLAM,DEMOKRASİ DİKTATÖRLÜK

24 0
23.06.2025

İslam dünyasında; adaletsizliklere, despot yönetimlere karşı arayışlar sürüyor.

Batı dünyası, yaşadığı tecrübelerden ders alarak, gücü kişilere değil yasalara verdi, kurumlar arasında güç paylaşımı yaptı. Yönetimde her türlü keyfiliğe son verdi.

Kuvvetler ayrılığı bu tecrübenin sonucudur.

Müslüman dünyada ise tam tersi oldu. Dünya değişti, sosyal ilişkiler farklılaştı ama siyaset biçimi değişmedi. Güç tekelciliği devam etti. Yirmi birinci yüzyılın toplumu, on küsur asır öncenin toplumunun gelenek ve kültürüne göre yönetilmeye devam ediyor. Demokratikleşmiş tek bir İslam ülkesi yok. İstisnası Türkiye'ydi, o da son çeyrek asırda gittikçe diğer Müslüman ülkelere benzemeye başladı, bütün gücü bir kişinin nefsinde topladı, demokratik görünümlü bir krallık üretti. Kral güçlendirildikçe ülke zayıfladı, halk geçmişi aramaya başladı. Her yetkiyi bir kişiye devrederek onu güçlendirmek, ülkeyi güçlendirmek olarak sunuldu, toplum iğfal edildi.

Muhammed Müçtehit Şebüsteri, İranlı bir düşünür. İran'ın baskıcı ikliminde demokrasi ve insan haklarına dayanan bir yönetim anlayışının savunuculuğunu yapıyor. Ufuk açıcı, farklı ve yeni çözüm önerileri ile dolu eserler verdi. "Resmi Dini Söylemin Eleştirisi" bu eserlerin başında geliyor. İnsan Hakları, Din-devlet ve siyaset ilişkisi , din içi- din dışı çoğulculuk gibi günümüzün sorunlarına ikna edici cevaplar veriyor. Rasyonel akıl ve çağın ruhuna uygun önerilerde bulunuyor.Resmi dini söylemin(İran) karşı karşıya olduğu büyük krizi iki sebebe bağlıyor, bir; İslam'ın bütün zamanlar için geçerli siyasi,iktisadi ve fıkıhtan kaynaklanan hukuki bir sistem olduğunun ileri sürülmesi, iki; devletin İslam hükümlerini uygulamakla yükümlü olduğunun savunulması. (s.15) Şebüsteri, bu iki gerekçe ve yorumun yanlış ve dayanaksız olduğunu söylüyor.

Son yıllarda yaşananlar, geleneksel siyaset anlayışıyla, din -siyaset ilişkisinin çözümlenemeyeceğini, bugünün girift sorunlarına çare olmayacağını gösterdi. Geçmişle bugün arasındaki sosyal-kültürel mesafeyi dikkate almayan her çözüm arayışı yeni sorunlar yaratmaktan başka işe yaramadı. Şebüsteri bu gerçeğe işaret ederken, " fetva ve içtihatların daima kendi dönemlerinde geçerli olan akılcılığa uygun olarak yapıldığını,"söyler.(s.172) Bu, bugünün içtihat ve fetvalarının da bugünün -akılcılığına- uygun olması gerektiğini ihsas eder.Bugünün akılcılığına uygun fetvalara, müziğin helalliği, evlenme akdinde eşin haklarına riayet edilmesini sağlayacak şartların konulması,sigorta ve banka sözleşmeleri,yapay döllenme, organ nakli gibi konularda verilen fetvaları örnek gösterir. Müslümanların gayrimüslimlere, erkeklerin kadınlara üstünlüğünden bahseden fetvaları ise çağın ruhu ile örtüşmeyen fetvalara örnek gösterip sorar: Belli tarihi şartlarda, belli işlevleri yerine getiren,bu tür fıkhi hükümleri İslam'ın bütün zamanlar için geçerli hükümleri olduğunu kabul edebilir miyiz? Artık kadınların evlerinden çıktığı,siyasal sosyal,iktisadi ve kültürel hayata katılarak toplumun kaderinin belirlenmesinde rol oynadıkları bir çağda, hala dini açıdan erkeklerin kadınlardan üstün olduğu savunulabilir mi? Cevabı olumsuzdur.

Siyasi konularda ise, eski fetvaların,çağımızda akli bir........

© Enpolitik