Gazeteciliğe yakışmayan küfürler
Hürriyet yazarı Nedim Şener’in küfürlü paylaşımlarının nedeni, CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in açıkladığı, tutuklu iş insanı Murat Kapki’nin suç duyurusunda adının geçmesiydi.
Kapki, kendisini “yalan ifade vermeye zorladığı”nı öne sürdüğü AKP’li avukat Mücahit Birinci’ye, “Fuat Uğur, Cem Küçük ve Nedim Şener devamlı benim hakkımda yalan dolan yazılar yazıyor ve konuşuyorlar” dediğini, Birinci’nin de “'Hepsi bende, sen merak etme, ben halledeceğim” yanıtını verdiğini öne sürüyordu.
Nedim Şener, daha Özel’in basın toplantısı bile bitmeden Mücahit Birinci’ye ağzına geleni saydırmayabaşladı. Mücahit Birinci de aynı tarzda küfürlerle karşılık verince iş çığırından çıktı.
Bir gazetecinin kendisine yönelik bir iddiaya yanıt vermesinin de adabı olmalı. Gazeteci küfürlerle konuşmamalı. Nitekim aynı metinde adları geçen Fuat Uğur ve Cem Küçük,yanıt verirken Birinci’yi ağır dille eleştirdiler ama hakarete ve küfüre de başvurmadılar.
Şener, sadece Birinci’ye değil, Özgür Özel’e de “Lan” diye hitap ederek bir gazeteciye yakışmayacak üslup kullandı. Şener’in bu tavrı, Birinci ile küfürleşmesi, o akşam muhalif televizyonlarda uzun uzun konuşuldu; haber sitelerinde yazıldı.
Ama başta Nedim Şener’in gazetesi Hürriyet olmak üzere iktidar medyası bu küfürleşmeyi yok saydı. Onun yanlışını göz önüne çıkarmak, eleştirmek yerine sessizce geçiştirmeyi yeğlediler.
İktidar medyasında bir süredir, İsrail’e savaş açılmasını isteyen yazılar çıkıyordu. Savaş yanlısı yazarların başında da Türkiye gazetesinden Rahim Er geliyordu. 29 Temmuz’daki “Ordu Gazze’ye” yazısında “Peygamber Ocağı’nın aslanları, Gazze’de, Kudüs’te mevzilenmeden Filistin’de kan ve gözyaşı dinmeyecek” diyor; “Ordu Gazze’ye” çağrısında bulunuyordu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, 1 Ağustos’taki “İnşallah Gazze'de hep beraber omuz omuza şükür namazı kılacağız” sözlerinden sonra iktidar medyasında savaş yanlısı yazılarda artış oldu.
Yeni Şafak’ta İbrahim Karagül, 5 Ağustos’ta “O namaz Gazze’de de kılınır” diye başladığı yazısında “Artık her adım İsrail’i vurmalı. Açık saldırı ‘kaçınılmaz”a yaklaştı” yazdı.
Akşam gazetesinde Turgay Güler de 12 Ağustos’ta “Mehmetçik Gazze’ye” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Güler, “Şüphesiz İsrail'in askeri gücü Türkiye karşısında sinek vızıltısından öteye geçmez” dediği yazısını “Türkiye için insanlık onurunu kurtarma vakti gelmiştir” diyerek bitirdi. Aynı gazetede Hüseyin Besli ise “SDG'nin ortadan kaldırılması Türkiye'nin, İsrail ile ilk sıcak teması olmuş olacaktır ve böylece Türkiye İsrail'e ilk defa haddini bildirmiş olacaktır” dedi.
Bu satırları yazanlar, Suriye’deki iç savaşa katılmanın ülkemize getirdiği maliyeti ve oradaki büyük yıkımı ve İsrail’in ABD himayesinde olduğunu unutmuşa benziyor. İki yıl önce “Gazze'yi koruma ve kollama misyonunu üstlenmek ecdadımızın mirasıdır” diyen MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli bile artık BM Barış Gücü’nün müdahalesinden söz ediyor, bunlar başka âlemde.
Gazetecilik, doğası gereği, barıştan yana olmalıdır. Fakat İsrail’e karşı savaş çığlıkları atan bu yazarlar, gazeteci gibi davranmıyorlar; fetihçi bir zihniyetle, ideolojik bakışla bu tezleri savunuyorlar. Gazetecilik standartlarıyla en ufak bir ilgileri olsa savaş çağrıları yapmazlar.
İsrail’in Gazze’deki haydutluğuna karşı çıkarken yine........
© Elips Haber
