Örtülü sermaye iştirak kazancı istisnasında içtihat değişti
EZGİ TÜRKMEN-YEŞİM DİKİCİ ORHAN
Bugün yazımızda, vergi dünyamızı uzun yıllardır meşgul eden örtülü sermaye konusundaki ihtilaflı konularda yargıda yaşanan son gelişmeden bahsetmek istiyoruz.
Ticari hayatın işleyişinde kurumlar, üçüncü kişilere olduğu kadar kendi ortaklarına ve ilişkili kişilere de borçlanabilirler. Bu borçlanma ilişkisi, kurumların ilişkili kişileri ile kurulduğunda, zaman zaman kanundaki koşullara göre örtülü yoldan koyulmuş sermaye niteliğini de kazanabilir. Bu durumda, Kurumlar Vergisi Kanunu’nun açık hükmü gereğince örtülü sermaye niteliğindeki borçlanmaların karşılığındaki faiz ödemeleri, kâr payı dağıtımı olarak kabul edilir ve borcu kullanan açısından kurum kazancının tespitinde gider olarak kabul edilmez. Kanun koyucu, örtülü sermaye niteliğinde olan tutarlar üzerinden hesaplanan faiz ve benzeri ödemeler ile kur farklarını dağıtılmış kâr payı saymaktadır. Tam da bu noktada, borç kullanan şirketin zarar etmesi durumunda, borç veren şirketin elde ettiği faiz ve kur farkı gelirinin iştirak kazancı istisnasından yararlanmasının mümkün olup olmayacağı, çok uzun yıllardır Mali idare ve mükellefler arasında ihtilaflara ve yargı makamları nezdinde de farklı içtihatlara sebep olmuştur.
Yargı tarafında geçmişte Danıştay’ın farklı daireleri arasında farklı içtihatlar ortaya çıkmış olmakla birlikte özellikle 2022 yılından beri, Vergi Dava Daireleri Kurulu tarafından konu mükellefler lehine yorumlanmakta ve borcu kullanan şirket zararda olsa dahi, borç veren Şirketin, kendisine yapılan © Ekonomim
