İklim Kanunu ile yeni dönem: Türkiye’nin Yeşil Yüzyıl vizyonu (2)
ZİYA ALTUNYALDIZ - AK Parti Genel Başkan Vekili Yardımcısı - Dışişleri Komisyonu Üyesi - NATO PA Savunma ve Güvenlik Komitesi Üyesi
Türkiye iklim değişikliğine karşı verdiği mücadeleyi, sadece bir çevre meselesi olarak değil; kalkınmanın, üretimin ve ihracatın ayrılmaz bir parçası olarak konumlandırmaktadır.
TBMM Genel Kurulu’nda kabul ettiğimiz İklim Kanunu, iklim değişikliğiyle mücadeleyi ve yeşil dönüşümü kapsayıcı bir perspektifle ele alarak merkezi hükümet – yerel yönetim iş birliğini de güçlendiriyor. Her ilde vali başkanlığında kurulacak İl İklim Değişikliği Koordinasyon Kurulları, yerelin ihtiyaçlarına uygun iklim eylem planları oluştururken aynı zamanda erken uyarı sistemleri, kuraklık ve sel riskleri, arazi kullanım planlaması gibi konularda da yönlendirici olacak.
Bütün bunlarla birlikte kamuoyunda oluşan, “Kanun tarımı, hayvancılığı, enerji arzını zayıflatır mı?” sorusuna da bilimsel bir yanıt verelim. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) verileri, iklim değişikliğiyle mücadelede en etkili stratejilerden birinin iklim dirençli tarım uygulamaları olduğunu göstermektedir. Kanun, tam da bu çizgide hareket ederek organik tarımı, yerli tohumları, kuraklığa dayanıklı ürün desenlerini desteklemekte; hayvancılığı ise sürdürülebilir protein kaynağı olarak korumaktadır.
Aynı şekilde, kömür ve petrol kullanımı tamamen yasaklanmıyor; ancak temiz enerjiye geçiş sürecinde yenilenebilir enerji ve hidrojen gibi yeni teknolojilerin teşvik edilmesi hedefleniyor. Bu süreç “ani kopuş” değil, “planlı geçiş” anlayışıyla yürütülmektedir.
Türkiye, İklim Kanunu ile birlikte yalnızca iç hukuki dönüşümünü değil, uluslararası iklim diplomasisindeki pozisyonunu da güçlendiriyor.........
© Ekonomim
