menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Büyüyünce ne olacaksınız?

12 0
14.08.2025

Dijital dönüşüm ile dijitalleşme arasındaki fark hiçbir zaman bu kadar kritik bir başarı faktörü haline gelmemişti. Bütün hayatınızı bu soru ekseninde ele almaya hazır mısınız?

Burjuva eğitim sisteminin gelecekteki bir zamana hazırlamak için eğittiği “küçükler” büyüyünce ne olacağını çok düşünmez. Zaten kendilerine verilen eğitim de buna odaklı değildir. Baktığınızda, sistemin aslında bu bireyleri üzerinden kendi geleceği için hammadde üretmekten başka bir amacı olmadığını görürsünüz. “Çalışanlarımız en önemli değerimiz” ifadesinde de olduğu gibi aslında bir sermayeye atıfta bulunulur. Bu durumun sistemin içindeki insanlar için yarattığı kişisel gelişim/kurumsal gelişim döngüsü, aslında hiç kimsenin derdi değildir. Ta ki sistem sürdürülemez hale gelene dek.

Bunu dijitalleşemeden sürekli bir dijital dönüşüm vurgusu yapmamıza bağlayacağım ama önce bu sistemin ne anlama geldiğini bir diziden örnekle anlatayım. Benim çocukluğumda “Logan’ın Kaçışı” adında bir dizi vardı. Dizide 40 yaşına gelen insanlar yeniden gençliklerine kavuşabilmeleri için geri dönüşüme giriyorlardı. Bunu da şölenlerle yapıyorlardı ama aslında içine girdikleri, kendilerini yakarak ortadan kaldıran bir makineydi. Logan bunu fark edince oradan kaçıyor ve dizi de Logan’ın kaçışı ile sistemin onu ortadan kaldırmak için bulmaya çalışması arasındaki kurguyla dönüyordu. Sistem dediğimiz, yeraltındaki bir sığınakta birlikte yaşayan kapalı bir toplumdu. Bu toplum, içinde sınırlı olduğu dünyada dengeyi sağlamak için kaynak fazlasını ortadan kaldırması gerektiğinin bilincindeydi; yoksa sistem çökerdi.

Çünkü ölümsüzlük olan yerde, üremeyi de durdurmanız gerektiği gibi bir yerde denge noktasını oluşturmak için unsurlar arasında bir düzenleme yapmanız gerekir. Bu denge de her toplumun yapısına göre bir noktada oluşur. O toplum değişmeden farklı bir denge noktası oluşturmak mümkün değildir. Bu bir ortadan kalkma değil, Logan’ın Kaçışı dizisinde saklandıkları kapalı ve sınırlı alandan yeryüzüne çıkmalarında olduğu gibi farklı bir ortama akma olarak karşımıza çıkar. Dolayısıyla büyüme, 40 yaşında yakılarak hayatı son bulacak insanlar için bu yeni alanda yeni bir yaşam kurmadır.

Bizimki gibi ekonomisi, yıkıp yeniden yapmaya dayanan coğrafyalarda var olan insan toplulukları için yarattığımız dünyayı sıklıkla yakıp yıkarak yaşamak bir kaderdir. “Hepimiz aynı gemideyiz” söylemi, bunu kabul edilebilir kılmayı hedefler. Aslında “lüküs kamarada” oturan ile kazan dairesinde sıcakta çalışmak zorunda olan aynı hayatı yaşamaz ama asgari müşterek olarak hepsinin yaşadığı hayatın sürmesi için geminin seyrini sürdürmesi gerektiğini bildiği için kendi dizgeleri içinde yaşayıp giderler. Burası benim derdim değil ama buradan yeniden dijitalleşmeye dönersem, sürekli bir dijital dönüşüm döngüsü içinde kıvranmanın çok ciddi bir sıkıntı olduğunu anlamamız gerekiyor. 5G ile birlikte bunu çok daha iyi anlayacağız. Şebekenin uçtan uca 5G olmaması durumunda bir iş akışını nasıl yöneteceğiz ve bu akışı yönetemeden yabancı şirketlerle nasıl rekabet edeceğiz? Rekabet edemezsek, bağımsızlığımızı nasıl koruyacağız? Tarihte kalması gereken “komprador burjuvazi” gibi terimleri yeniden öğrenmek için yeniden zaman mı harcamamız gerekecek?

Bunları aşmanın yolu, dijital dönüşüm gibi terimlerden dijitalleşme gibi düzeylere sıçramaktan başka bir şey değil. Yani büyüyünce ne olacağımız ile ilgili o soruya yanıt vermek gerekiyor. Müesses nizam ise, bizi bunun tam tersine sürüklüyor. Kısaltmalarını aklımda tutamadığım lise ve üniversite sınavlarına girenlere şaka yollu ve gülümseyerek “Büyüyünce ne olacaksın?” diye soruyorum. İstisnasız aldığım yanıt, “puanım bir belli olsun da ona göre karar vereceğim” şeklinde. Artık yeterince yaşlı biri olarak “bizim zamanımızda” diye başlayan cümleler kurma hakkını kendimde görüyorum. Bizim zamanımızda önce tercihler yapılır sonra sınava girilirdi. Böylece gençler, önce hedeflerini belirler ve buna ulaşmak için sınavla karşı karşıya gelirdi. İstek ve irade ile güç oluşturma paralel giderdi.

Bugünkü toplumsal yapımızda ise, eldeki kadarı ile bir yere çöreklenmeye dayanan bir sistemi kabul etmiş görünüyoruz.........

© Ekonomim