menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Şimdi buradan nereye?

39 0
24.03.2025

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, yapılacak ilk seçimde cumhurbaşkanlığına aday olacağını açıkladığından beri başına gelmedik kalmadı. Önce 35 yıllık üniversite diploması iptal edildi. Ardından göz altına alındı. Son olarak hafta sonu ben bu yazıyı yazarken de tutuklandı.

Bundan sonra daha neler olabileceğini yaşayıp göreceğiz. Daha hadise tamamlanmış değil, olaylar gelişiyor. Gelin bugün bu hadisenin Türkiye ekonomisine olası etkilerine nasıl bakabileceğimizi konuşmaya başlayalım.

Öncelikle hadiseyi bir çerçeveye yerleştireyim, müsaadenizle. Türkiye, seçim sandığının işlediği, serbest seçimlerin yapıldığı bir ülke. Doğrusu ya, sandık bizim için hep aziz oldu. Benim hatırladığım,1946’dan beri hiç böyle bir hadise olmadı. 1946’dan beri Türkiye’de hiç kimse sandığın haysiyetiyle oynamaya teşebbüs etmedi.

Nedir? Yaklaşık 80 yıllık demokrasi tarihinde bu bir ilk. Önce onu tespit edelim. İşin en başında, demokrasiye geçiş sürecinin acemilik günlerinde, seçim sandığının haysiyetiyle en son 1946’da oynamıştık. 1946’yı hiç unutmadık. Hep utançla hatırladık. Bu da öyle olacak. Böyle giderse bundan sonra, “bir 1946 ve bir de 2028, bu iş bu ilkede iki kez oldu” diyeceğiz. Neden? Sandık bizim için hep aziz oldu.

Türkiye, Haziran 2023’te, mayıstaki seçimlerden hemen sonra ekonomide akıl yoluna dönmüştü. Tam yeni bir dünya kurulurken ekonomik risk primini düşürmeye çalışmak son derece rasyonel bir hareketti.

Daha o gün atılan adımın neticesi tam alınmadı. CDS risk primi hala yüksek. Tam yeni bir dünya kurulurken memleketin politik risk primini kalıcı bir biçimde yükseltmeye çalışmak, doğrusu bana bir tür sinir krizi hali gibi geliyor. Bunun rasyonellikle bir alakası yok.

Gelin bugün içinde bulunduğumuz konjonktürü bir çerçeveye yerleştirmeye çalışayım. Bugün aslında küresel ölçekte bakınca küreselleşme sürecinin başarısının sonuçları ile uğraşıyoruz. Dünya, küreselleşme süreci başarısız olduğu için değil, son derece başarılı olduğu için bir kavşak noktasına geldi. Önce bu durumu tespit etmekte fayda var.

Küreselleşme süreci sayesinde, dünyanın üretim altyapısı batıdan doğuya doğru kaymaya başladı. Başta Çin olmak üzere dünyanın pek çok yerinde insanların yaşam biçimleri, tüketim kalıpları değişmeye başladı.

Küreselleşme sürecinin başarısı, iki önemli sonuca yol açtı. Birincisi iklim değişikliği açık ve yakın bir tehlike haline geldi. Neden? Batılı tüketim kalıpları dünyanın her tarafında daha geniş kitleler tarafından kabul görünce, Çinliler et yemeye başlayınca iklim değişikliği tehdidi görünür hale geldi. Greenpeace’in kurulduğu 1970’lerden beri hadise ortadaydı ama birden hayatlarımızı yakından etkilemeye başladı.

İkincisi ise üretim altyapısının batıdan doğuya doğru kaymaya başlaması, gelişmiş ülkelerde kalkınma sorununa yol açtı. Eskinin üretim merkezlerinde hayat şartları giderek kötüleşti. İhmal edilmiş yerlerin unutulmuş ahalisi tepkisini seçim sandığında ortaya koymaya........

© Ekonomim