menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

Çeşitlilik Türkiye’nin zenginliği

16 1
25.03.2024

Analiz nasıl yapılır? Önce verilere bakıp bir düzenlilik, bir örüntü ararsınız. Sonra o örüntünün neden öyle olduğunu anlamak için soru sormaya başlarsınız. Gördüğünüz örüntüye uyan bir “hikâye”, bir açıklama, bir nedensellik ararsınız.

Nedir? Derler ya “İnsanoğlu örüntü arayan, hikâye anlatan bir hayvandır”. Öyle işte. Türümüzün bildiğimiz kadarıyla farkı burada. UCLA’dan Ed Leamer’ın “Makroekonomik Örüntüler ve Hikâyeler” (Macroeconomic Patterns and Stories) kitabının ismi de tam bu örüntü arayışı ile ilgili esasen.

Türkiye’nin dış ticaret verilerine bakınca görünen ilk özelliğin ülkenin ürün ve pazar çeşitliliği olduğunu birkaç haftadır anlatıyorum. Bu nedir? İşte bu ilk bakışta görünen örüntüdür. Şimdi artık bununla ilgili soruları derleme ve bu örüntüyü bir hikâyeye oturtma aşamasına geliyoruz.

Ama önce hadiseyi kafalarımıza nakşedelim. Dış ticaret verilerinde görünen ürün ve pazar çeşitliliği Türkiye’nin zenginliğidir. Bu topraklarda inşa ettiğimiz iş yapabilme kapasitesinin bir göstergesidir. Neyin göstergesidir? Türk girişimciliğinin gücünün göstergesidir. Yalnızca üretimde çeşitlilik değil, pazarlama kabiliyetinde de çeşitlilik.

Şimdi bu kabiliyetleri nasıl kullanacağımıza, nerelerde uzmanlaşacağımıza karar verme aşamasındayız. Akıllı uzmanlaşma nedir? Mevcut üretim kabiliyetini kullanarak ülkenin teknolojik kabiliyetlerini geliştirmek ve buradan ürün çeşitliliğini artıracak yeniliklere yönelmektir. Kendiliğinden olur mu? Olmaz. Boşuna “akıllı ihtisaslaşma” demiyorum. Peki, bu aşamada nasıl düşüneceğiz, neye bakacağız? İsterseniz bugün sektörel düzeyde bakınca ne göründüğüne, ne tür soruların ortaya çıktığına kısaca bir bakalım. Bana sorarsanız, alt kırılımlara doğru indikçe sorular daha da belirginleşiyor.

İhracatta ürün ve pazar çeşitliliğine isterseniz bugün mesela makine sektörü açısından bir bakalım. Unutmayın her bir sektör açısından bakıldığında ihraç edilen bir sürü ürün ve bu ürünlerin satıldığı bir sürü pazardan bahsediyoruz. Dolayısıyla bu iki parametreye göre her bir sektör için bir örüntü de arayabiliriz. Bu ne demek? Aslında hadiseye ürün bazında da bakabilmek mümkün. Hangi ürüne nasıl sıçrayabileceğimizi de düşünmek mümkün aynı zamanda. Hadise, değer zincirini hep akılda tutmakla ve değer zincirinde bir üst aşamaya sıçramakla yakından alakalı.

Grafik 1 ülkelerin makine sektöründeki ürün-pazar çeşitliliğine göre nasıl sıralandığını gösteriyor 1996 yılı itibariyle. 1996, Türkiye açısından Avrupa Birliği ile Gümrük Birliği düzenlemesinin daha işlevsel olmadığı bir yıl, öncelikle onu belirtmekte fayda var. Türkiye, 1996 yılında grafiğin sol alt köşesinde yer alıyor. Güney Kore, bizim gibi 60 civarında ülke/pazara 150 civarında ürün satıyor makine sektöründe, Türkiye’de ise ürün sayısı 50 civarında. Ne görünüyor? Yunanistan bile bizden iyi durumda görünüyor. Hindistan azıcık önümüzde, Çin 200 küsur ürün üretip bunları 20 civarında ülkeye satıyor.

Başka? Batı ülkeleri grafiğin sağ tarafında yer alırken Türkiye, Hindistan ve Çin grafiğin sol alt tarafında kalıyorlar. Makro düzeyde bir örüntü arayacaksak.........

© Ekonomim


Get it on Google Play