Alfabeye sıkışanlar (3)
Sevgili okur, Bu yazı dizisinin ilkinde gençliğin bir etkinlik değil, politika meselesi olduğunu; ikincisinde ise eşitlikçi, katılımcı ve öğrenme temelli yapılarla gençlerin sisteme nasıl ortak edilebileceğini konuştuk. Şimdi son yazıya geldik ve belki de en derin, en gözden kaçan başlıkla karşı karşıyayız: Topluluk.
İş arayan, okuyan, mezun olan, kendi yolunu bulmaya çalışan gençlerin çoğunun ortak bir hissi var: Yalnızlık ve değersizlik. Bu duygu bazen adını koyabilecek kadar görünür, bazen sadece içe sinmiş bir eksiklik hali. Ama yaygın. Hatta kronik. Gençlerle yapılan çalışmalarda, birçok genç bunu “bir yere ait olmamak”, “görülmemek”, “tek başına çabalamak” olarak tarif ediyor. Ve bu yalnızlık hali, istihdamdan eğitime, öğrenmeden üretime kadar her alana sirayet ediyor. Artık mesele sadece iş bulmak değil; değer görmek, birlikte olmak ve kendini bir bütünün anlamlı parçası olarak hissedebilmek. Bu yüzden özel sektörün gençlik stratejisi yalnızca “program sunan” değil, topluluk kuran, aidiyet inşa eden, eşit ilişki geliştiren bir yapıya dönüşmeli. Çünkü gençler yalnızca eğitime ya da işe değil, kendileriyle ve birbiriyle bağ kurabilecekleri........
© Ekonomim
