Türkiye’de bankacılık sektörü giderek küçülüyor
Son birkaç yılda enflasyonla mücadele programının ana unsurlarından birisi haline gelen aylık kredi büyüme sınırlamaları, bankacılık sektöründeki potansiyel büyümeyi sınırlandırırken, özellikle 2024’ten beri yükselme eğiliminde olan reel faizler de kredi talebini olumsuz etkiliyor.
Modern ekonomilerde bankacılık sektörünün çok kilit bir rolü vardır. Ekonomideki kaynak dağılımını yapan ve bu kaynakların en etkin şekilde dağılmasını sağlayan bankalar, vücudumuzdaki dolaşım sistemine benzetilebilir. Bu analoji ile devam edersek, merkez bankaları dolaşım sisteminin kalbi, bankalar ana damarlar, şubeler de vücudun en uç noktalarına kadar ulaşan kılcal damarlar olarak düşünülebilir. Bu sistem içinde krediler ise vücudumuzda dolaşan kan ve onun taşıdığı besin ve oksijendir. İşte bu nedenle, merkez bankasının ve bankaların sağlığı modern bir ekonominin olmazsa olmazıdır.
Türkiye’de bankacılık sistemi, 2001 krizinden çok büyük yaralar alarak çıktıktan sonra, 2005 yılından sonra yeninden toparlanmaya başladı. Gerek 2001 krizi sonrasında bankacılık sektörünü iyileştirmek için uygulanan başarılı politikalar, gerekse 2004 sonrasında yabancı bankaların Türk bankalarına artan ilgisi, çok uzun yıllar boyunca ekonomiye katkısı kadük kalan bankaların yeniden canlanmasına olanak sağladı. Tablo 1’de, Türkiye’de bankacılık sektörünün aktif büyüklüğü ve kredilerinin milli gelire oranları üzerinden değerlendirmelerimize devam edelim:
2001 yılındaki büyük ekonomik krizden en çok etkilenen sektör, bankacılık olmuştu. Çok sayıda banka batarken, ayakta kalan bankalar da bunu ancak küçülerek becerebilmişti. Bunun yansıması olarak, 2001’de g,1 olan bankaların toplam aktif büyüklüğünün milli gelire oranı, 2004’te R.4’e kadar geriledi. Benzer şekilde kredilerin........
© Ekonomim
