Kritik madenler için küresel bir anlaşma mümkün mü?
Enerji dönüşümü, sadece teknoloji ve yatırım meselesi değil; aynı zamanda etik, ekolojik ve sosyal bir mesele. Madencilik yoluyla iklim krizine çözüm ararken, yeni bir adaletsizlik dalgası yaratmamak için küresel bir çerçeveye her zamankinden daha fazla ihtiyaç var. Şimdi soru şu: Temiz enerjiye giden yol, kirli yöntemlere mi sapacak, yoksa insanlık bu kez birlikte bir denge mi kuracak?
Elektrikli araçlar, bataryalar, güneş panelleri ve rüzgâr türbinleri... Temiz enerji teknolojileri hızla yaygınlaşırken, bu dönüşümün görünmeyen yüzünde bambaşka bir hikâye şekilleniyor: Kritik madenler için küresel bir yarış.
Lityum, kobalt, nikel, bakır gibi metaller artık sadece sanayi için değil, devletlerin güvenlik stratejilerinde de merkezi bir yere oturmuş durumda. Ancak bu kaynaklara erişim, gezegenin ekolojik dengesi ve insan hakları açısından ciddi riskler barındırıyor.
Bugün Afrika’dan Asya’ya, Latin Amerika’dan Okyanusya’ya kadar dünyanın dört bir yanında açılan maden sahaları; doğa tahribatı, kirlenme, işçi haklarının ihlali ve toplumsal çatışmalarla anılıyor. Yerel halklar ise çoğu zaman bedelini ödedikleri bu süreçten en az faydayı gören taraf oluyor. Enerji dönüşümü adına yürütülen bu yarış, ne yazık ki birçok yerde adaletsizlik ve sürdürülemezlikle gölgeleniyor.
İşte bu tablo, küresel ölçekte daha sıkı yönetişim kurallarına duyulan ihtiyacı gün yüzüne çıkarıyor. Her geçen gün daha fazla ülke, daha fazla uzman ve sivil toplum kuruluşu, kritik madenlerin adil, şeffaf ve çevresel açıdan sürdürülebilir şekilde çıkarılmasını........
© Ekonomim
