Belirsizlik çağının anahtarı: Kurumsal dayanıklılık ve kolektif refleksler
Yaşadığımız bu günlerde, artık birbirinden kopuk krizlerle değil; birbirini tetikleyen, zaman içinde büyüyen ve daha karmaşık hale gelen risklerle karşı karşıyayız. Bu tablo, yeni bir risk okuryazarlığına, küresel iş birliğinin yeniden tarifine ve yerel düzeyde daha kapsayıcı çözümler geliştirilmesine duyulan ihtiyacı da açıkça gösteriyor.
Dünya Ekonomik Forumu'nun Marsh McLennan, Zurich Sigorta Grubu ve SK Group iş birliğiyle hazırladığı 2024 Küresel Riskler Raporu, içinde bulunduğumuz dönemin risklerini yalnızca tanımlamakla kalmıyor, aynı zamanda iş dünyası, kamu otoriteleri ve toplumlar için güçlü bir uyarı niteliği taşıyor.
Kısa vadede yapay zekâ destekli dezenformasyon, toplumsal kutuplaşma ve çatışma riski, uzun vadede ise iklim değişikliğinin tetiklediği çevresel felaketler, biyoçeşitlilik kaybı ve doğal kaynak kıtlığı, tüm dünyada kurumsal ve kamusal yapıların dayanıklılığını sınayan başlıca tehditler olarak öne çıkıyor.
Raporda yer alan veriler, artık birbirinden kopuk krizlerle değil; birbirini tetikleyen, zaman içinde büyüyen ve daha karmaşık hale gelen risklerle karşı karşıya olduğumuzu ortaya koyuyor. Bu tablo, yeni bir risk okuryazarlığına, küresel iş birliğinin yeniden tarifine ve yerel düzeyde daha kapsayıcı çözümler geliştirilmesine duyulan ihtiyacı da açıkça gösteriyor. Ancak bu zorluklar aynı zamanda bir dönüşüm çağrısı da sunuyor.
Değişen jeopolitik dengeler, hızla gelişen teknolojiler ve çevresel kırılganlıklar karşısında şirketlerin, liderlerin ve toplumların daha vizyoner, daha hızlı ve daha uyumlu hareket etmesi gerekiyor. Marsh McLennan Türkiye Genel Müdürü Tarık Serpil ile gerçekleştirdiğimiz söyleşi, küresel risk haritasının nasıl değiştiğini, Türkiye'nin nasıl etkilendiğini ve bu yeni dönemde şirketlerin hangi stratejilerle ayakta kalabileceğini anlamak için önemli bir perspektif sunuyor.
"Her yıl olduğu gibi bu yıl da Küresel Riskler Raporu'nu incelediğimizde, karşımızda son derece ciddi ve karamsar bir tablo bulduk. Elbette risklerden bahseden bir raporun keyifli olması beklenmez. Ancak önceki yıllarda, tüm bu tehditlerin arasında yine de bir umut ışığı görülürdü: İnsanların bir şeyleri düzeltebileceğine, doğru adımlar atılarak çözümler geliştirilebileceğine dair bir inanç mevcuttu. Bu yıl ise ilk kez, bu kolektif iyimserlik duygusunda ciddi bir azalma var. İnsanlar artık sorunların çözümüne dair umutlarını büyük ölçüde yitirmiş gibi görünüyor. Bu umutsuzluk en çok çevresel risklerde hissediliyor. Uzun vadeli tehditlerin başında gelen iklim krizi, biyoçeşitlilik kaybı ve doğal kaynakların tükenmesi gibi konularda artık çözüm üretilemeyeceğine dair bir karamsarlık hâkim."
"Bir diğer şaşırtıcı sonuç ise, dezenformasyonun ve özellikle yapay zekâ destekli........
© Ekonomim
