menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yeni sürdürülebilirlik çağrısı: Kısma, çoğalt!

9 0
16.04.2025

Zaman bolluğu, anlam bolluğu, güven bolluğu gibi insani değerlerin de hesaba katıldığı yeni bir anlayışa ihtiyacımız var.

Bolluk, sadece ‘ne kadar-neyimiz var?’ sorusuyla değil, ‘nasıl yaşıyoruz, kimlerle paylaşıyoruz, ne tür bir refah üretiyoruz?’ gibi sorularla birlikte düşünülmelidir.

İklim değişikliğinden ekonomik krizlere, göç hareketlerinden sosyal eşitsizliklere kadar birçok küresel sorunla karşı karşıyayız. Tüm bu meselelerin ortak paydasında ise modern ekonominin ve toplumsal düzenin en güçlü anlatılarından biri olan kıtlık var.

Kaynakların kıtlığı, yalnızca bir arz-talep meselesi değil; çağımızın en güçlü mitlerinden biri. Ekonominin kurucu önermesi olan ‘kaynaklar kısıtlı, ihtiyaçlar sonsuzdur’ anlayışı, sadece piyasaları değil, bireysel kararlarımızdan küresel politikalara kadar yaşamın her alanını şekillendiriyor. Bu paradigma, rekabeti kutsallaştırırken dayanışmayı zayıflatıyor, bireyselliği yüceltirken toplumsal bağları koparıyor, tüketimi teşvik ederken gezegeni tüketiyor.

Bugün karşı karşıya kaldığımız çok boyutlu krizler, bu kıtlık anlatısının artık çözüm değil, sorunun kendisi olduğunu gösteriyor. İnsanlık, tarihinde hiç olmadığı kadar teknolojik güce, bilgiye ve üretim kapasitesine sahipken neden hâlâ yoksulluk, açlık ve ekolojik yıkımla mücadele ediyoruz?

Bolluğun yeni tanımı!

Ezra Klein, Bolluk (Abundance) adlı son kitabında kıtlık mitine karşı radikal ama umut dolu bir alternatif sunuyor: ‘Gelecek, daha azla değil, daha çokla kurulabilir. Yeter ki bu, doğru ilkelerle yönlendirilsin.

Bugün anladığımız haliyle ‘bolluk’ kavramı, büyük ölçüde neoliberal dünyanın aşırı üretim........

© Ekonomim