Berna Karakaya yazdı: Şairin Romanına Dair
Bir yazısında şöyle diyor Murathan Mungan:
“Hayattan kaçtım, sanata sığındım. Yazıyı evlat edindim, okurları akraba…”
2011 yılında yayımlanan ve yedi bölümden oluşan “Şairin Romanı” da yazarın adeta şiir dolu bir dünyaya sığınışı… Şiir ve şair üzerine yazılan enfes bir poetika. Usta bir şairin elinden çıktığı belli olan büyüleyici roman, okuyana “İşte böyle olur şairin romanı.”dedirtiyor.
Masalsı özellik taşıyan bu fantastik kitap, hiç bilmediğimiz bir yerde ve zamanda geçiyor. Yazarın eserde anlattığı dünya bizim dünyamızdan çok farklı. Şiirin yüceltildiği, şehir surlarında bayraklarla şiirlerin asıldığı, herkesin şair olmak istediği, şiir kahvelerinde şiirle ilgili sohbetlerin yapıldığı, iyi şairlerin delicesine kıskanıldığı ütopik bir dünya… Italo Calvino’nun “Görünmez Kentler”ini aratmayan tılsımlı şehirler var bu dünyada. Tabiatın eşsiz sırlarının sergilendiği büyüleyici yerkürede şiir ve şair doğadaki birçok kavramla karşılaştırılıyor:
“Şiir de çömlek de topraktan yapılmış, sonradan ateşle, suyla, havayla beslenmiş ve sınanmışlardır. Çöken uygarlıklardan her zaman iki şey kalır geriye: Şiir ve çömlek.”
Eserde kahramanımız Bendag, Odragend’de düzenlenen şiir şenliklerini elli yaşında bırakıp doğduğu yere, Anakara’ya geliyor.Herkes tarafından tanınan, elli yıl boyunca gezdiği yerlerde yaşamın tüm oyunlarını, hilelerini, bilinmezlerini keşfeden şair Bendag, yüz yaşına geldiğinde yurduna “ölmeye yatmak için” dönüyor.
........© Edebiyat Burada
