menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Fakirin alkışı, duası ve gözyaşı

36 0
21.08.2025

Ahmet Ham­di Tanpınar, “Su­çüstü” adlı yazısında, o keskin göz­lem gücüyle şu cümleyi kurar: “Çalmak, ser­vet yığmak onlara yetmezdi. Fakirin alkışı, duası ve gözyaşı da lazımdı.”

Bu cümle, sadece dönemin siyaset anlayışını değil, otori­ter rejimin evrensel bir özelli­ğini de özetler: Yoksulluğu or­tadan kaldırmak yerine onu yönetmek; ama yönetirken de yoksulun rızasını almak. Böy­lece hem güç hem meşruiyet aynı anda elde edilir.

Otoriter reji mler için yok­sulluğu tamamen ortadan kal­dırmak risklidir. Çünkü yok­sulluktan kurtulmuş, kendi ayakları üzerinde duran, eği­timli ve ekonomik açıdan ba­ğımsız birey, iktidarın yanlış­larını sorgular. Talepkâr olur, hak arar, örgütlenir.

Buna karşılık, yoksulluk içinde yaşayan ama devlet yardımlarına bağımlı hale ge­tirilmiş bir kitle, siyaseten pa­sif kalır. Yaşamını sürdürebil­mek için “yardımın devam et­mesi” gerekir; bu da yardımı verene karşı bir minnet iliş­kisi doğurur. İşte Tanpınar’ın “alkış” dediği tam da budur: Yoksul yalnızca rızkı değil, sevgisi ve onayı da alınır.

Demokrasilerin sigortası olan orta sınıf, otoriter rejim­ler açısından potansiyel bir tehdit olarak görülür. Çünkü orta sınıf, ekonomik istikrarı­nı korumak ister, vergilerinin nereye gittiğini sorgular, ço­cuklarının geleceği için eği­tim ve liyakat talep eder.

Bu yüzden otoriter yöne­timlerde, orta sınıfın erime­si sık rastlanan ve aslına ba­karsanız tercih edilen bir du­rumdur. Ekonomik krizler, enflasyon, vergi yükleri ve iş güvencesizliği, orta sınıfı ya yoksulluğa iter ya da görece sessiz bir konuma sürükler. Geriye iki katman kalır: Üstte ayrıcalıklı bir elit, altta ise ge­niş bir yoksul kitle.

Bu yapı, toplumu dikey olarak bölmekle kalmaz; ay­nı zamanda yatay bağları da zayıflatır. Çünkü artık ortak bir “orta sınıf çıkarı”........

© Dünya