menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yapay zekâ ile dans

48 1
04.08.2025

İnsanın müzik ve ritim ile kurduğu ilişki on binlerce yıl öncesine, prehistorik çağlara da­yanıyor. Toplu yaşamın ve iletişimin ilk aracı da konuşma dili değil; resimden ve yazıdan çok da­ha evvel ortaya çıkan beden dili, yani hareket.

Bedensel hareketin bireysel ifade alanından çıkıp, toplu ve ritmik bir eyleme dönüşmesi ve ardından büyü, müzik, ritim gibi renklendirici ayrıntılarla zenginleşmesi onu bütünleştirici bir grup ritüeli haline sokmuş. Evrenin ve ya­şamsal düzenin anlamlandıramadığı ve çöze­mediği sorunlarını üst otoriteye havale eder­ken, toplu yakarış ve totemik ibadetlere baş­vurduğunda da birlikte ritmik hareketler bu seremoninin bir parçası haline gelmiş. Doğdu­ğumuzda, evlendiğimizde, coştuğumuzda, sa­vaşa giderken ya da dönerken, ölürken, anılırken vs. kısaca sevinirken de yas tutarken de müzik ve ritimle senkronize yöntemler geliştirmişiz.

Antik kültürlerden bu yana hayatımızın eş­likçisi olan dans da bunlardan biri ve bireysel bir ifade tarzı olarak düşünüldüğünde özgür­leştirici ve zincir kırıcı bir role sahip olabilir. Ancak toplu ve senkronize bir harekete dönüş­tüğünde tam aksine özgürlüğü ve yaratıcılığı kı­ran, bireyi kalıp bir kurgunun içerisine yerleşti­rerek zincire vuran bir içeriğe sahip. Bu nedenle toplu dansın bireyin bedensel boyun eğişinin estetikle kamufle edilmiş hali olduğunu söyle­mek yanlış olmaz.

İnsanoğlu, nice boyun eğişlerini estetize edilmiş formlarda kabullenir. Zygmund Bau­mann’ın ifadesiyle “iktidarın zorbalık yerine gülümseyerek gelişidir” bu kabullenişler. Di­reniş sandığımız şeyin estetize ederek yazı­lara, sanata, meydanlara........

© Dünya