menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Trump’ın Venezuela sevgisi

42 0
27.10.2025

İnsanlığın politik hikayesi bü­yük ölçüde toprak mücade­lesi üzerinden şekillendi. İlkel kabilelerden imparatorluklara, sömürgelerden Soğuk Savaş’ın jeopolitik mücadelelerine ka­dar hikâye hep aynıydı: Strate­jik alanların kontrolü. Toprak yalnızca üretim alanı değil, aynı zamanda varoluşun mekanıydı. Güçlü liderler daima halklarına yeni yaşam alanları, genişleyen ufuklar, güvenli sınırlar vadet­tiler.

Bugün de durum pek fark­lı değil. Sistemin irili ufaklı bü­tün aktörleri ya toprak kazanma ya da toprağını savunma derdin­de. Kaynak iştahı toprağın altını üstünü birbirine katmaya devam ediyor. Trump’ın ikinci döne­minde yeniden gündeme taşıdı­ğı Venezuela, Panama Kanalı ve hatta Grönland söylemleri de as­lında bu iştahın bir yansıması. Karayip Denizi karışmak üzere.

19. yüzyılın başlarında 300 yıl boyunca kendilerini sömürge­leştiren İspanyolları yurtların­dan kovaladıklarından beridir bağımsız yaşayan, lakin hep iç savaşlarla ve yabancı ülkele­rin müdahaleleri ile boğuşan bir ülke Venezuela. Nitekim ülkenin kurucusu Simon Bo­livar’ın “önce vatan gelir” (la patria es primero) ifadesi de ulusal kimliğini bağımsızlık anlatısı üzerine inşa etmiş Venezuelalıların en sık kul­landığı sözlerden. Evlerin du­varları, sokaklar hep bu ifa­deyle süslü.

Nesiller boyunca aktarılan kolektif hafıza, sömür­gecilere ve kendilerine ikinci sı­nıf muamelesi yapan üstün güç­lere karşı halkı hep tetikte tutu­yor. Büyük güçlere karşı direniş motivasyonunun kaynağı da bu: ABD’nin, yeni İspanyollar for­munda siyasi merkeze ekonomik ve siyasi baskı uygulayarak Vene­zuela’ya diz çöktürme ihtimali. ABD şimdilerde halkın en büyük düşman imgesi.

Bir bağımsızlık savaşı ve o an­latı üzerine şekillenen ulusal gu­rur, Chavez ve sonrasında Ma­duro’nun siyasetinin ana güç kaynağı.........

© Dünya