menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Suriye ve yalancının mumu

31 13
10.03.2025

Savaşlarda önce gerçekler ölür” ifadesi çok kullanılan anonim bir söylem. Üste­lik etimolojik kökleri binlerce yıl öncesine, Antik Yunan uygarlığı dönemlerine kadar uzanıyor.

Bu söylem ister bir durum tespiti olarak, isterse savaş ortamlarında kullanı­lan yalanlara meşruiyet sağlamak amacıyla kullanılsın, yalanların savaşlarda tıpkı tank­lar, uçaklar, füzeler vs. gibi araçsal bir yönü olduğunu hepimiz biliyoruz.

Kimi zaman düşmanı yanıltmak, kimi za­man orduyu motive etmek, lakin en çok da iç kamuoyunu yönlendirerek gereken savaşma enerjisini ve desteğini sağlamak adına dev­reye sokulan yalanlar, savaşların sürdürüle­bilmesinin ön koşulu.

Zira hiçbir siyasi oto­rite yanıldığını, hazırlıksız olduğunu, yanlış bir savaşa giriştiğini ve hatta son dakika­ya kadar yenildiğini kabul etmek konusun­da hevesli değil. Bu da doğal olarak uydur­ma bahaneler, hayali bilgiler, ideolojik ya da mistik anlatılar için uygun bir alan oluştu­ruyor. Kısaca savaşlar kazanırken de kaybe­derken de yalanlara ihtiyaç duyuyor.

Savaşlarda direkt olarak cephede yer al­mayan, ancak savaşan tarafları vekil haline getirerek elinde patlamış mısırlarıyla orta­lığın kan banyosuna dönüşmesini izleyen üçüncü tarafların, yalan üretme konusun­da oldukça mahir olduğunu da kenara not edelim.

Onların odak noktası savaşma ey­lemi olmadığından, eylemin yansımalarını kontrol etme konusunda........

© Dünya