Faizle değil, güvenle ayakta durur ekonomiler, şehirler ve ülkeler…
Bu köşede yazamaya başlamadan önce nasıl bir köşe adı koymam gerektiğini uzunca bir süre düşünmüştüm. Ekonomi ve finans konularındaki yazıların sadece rakam, sayı ve rasyonellikten ibaret olmadığının bilinci ile köşeme “Piyasa ve Duygular” ismini vermiştim.
Ekonominin sadece sayılar, faiz oranları, büyüme verileri ve döviz kurlarıyla ölçülebileceğini sananlar, bugün yaşadığımız krizi anlayamaz anlamakta zorlanır. Evet ekonomi modellerden oluşan, sayı ve verilerle açıklanabilen bir bilimdir fakat aynı zamanda ve hatta belki de bir his, bir güven, bir inanç meselesidir. Üzülerek söylemek gerekir ki bu ülkede artık güven de inanç da hisler de art arda gelen büyük siyasi depremlerle enkaz altında kalmıştır.
19 Mart günü İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun gözaltına alınmasıyla başlayan gerilim yalnızca bir siyasi hesaplaşmanın değil, aynı zamanda yatırımcı güveninin açık bir iflasıydı.
Adaletin terazisi şaştığında, hukuk siyasete esir düştüğünde ve gücün sesi, haklılığın sesinin üstüne çıktığında yalnızca mahkeme salonları değil, borsalar da çöker, döviz kurları azgın dalgalar gibi yükselir. Elinizdeki rezerv gücüyle belki bu azgın dalgaları belirli bir süre sakinleştirebilirsiniz ama doğal süreçler dengesini bulana kadar elinizdekileri çarçur etme riskini alırsınız. Tarih bunun örnekleriyle doludur.
Dışarıda dünya çalkalanıyor. Trump’ın her ülkeye yönelik yeni gümrük tarifeleri ilan edip ardından Çin dışındakilere 90 günlük muafiyet vermesi, “müzakere edeceğiz” açıklamalarıyla piyasaları bir kum fırtınasına sürüklemesi bile tek başına yeterince dalgalanma yaratırken büyük oynaklıklara sevk ederken, biz içeride kendi ellerimizle, adaleti yerle bir ederek, güveni yıkarak daha büyük bir yangın........
© Dünya
