Carry to risk (Getiri / risk oranı) : Bir oranın anatomisi ve Türkiye üzerine düşen gölgesi
2008 küresel krizini konu alan “Margin Call” filmi, yalnızca finansal piyasalardaki bir çöküşün değil, bir finansal oranın çöküşünün de hikâyesidir. Filmde, bir yatırım bankasının türev ürünlerden sağladığı sürekli gelir akışı (carry), görünürde risksizdir.
Oysa perde arkasında taşınan oynaklık potansiyeli, sistemin temeline dinamiti çoktan yerleştirmiştir. Nihayetinde bu görünmez risk patlar; kazançlar buhar olur, oran çöküşe geçer. Bu çöküş, sadece kurguya ait değil. TRY carry-to-risk oranının tarihsel seyri, Türkiye için benzer bir senaryoyu yıllardır yeniden ve yeniden yazıyor ve içinde bulunduğumuz durumun nasıl bir kısır döngü olduğunu gösteriyor.
Yazının girişinden de anlayacağınız gibi, bu hafta biraz teknik bir konuya girerek herkesin merak ettiği USD/TRY carry trade konusuna başka bir açıdan bakmaya çalışacağım ve sizleri aydınlatacağım.
Finansal yatırımcılar, özellikle gelişen piyasa kurlarında “carry trade” denilen stratejiyle getiri ararlar. Basitçe, yüksek faiz veren bir para birimini (örneğin TL) düşük faizli bir para birimiyle (örneğin USD, EUR) finanse ederek arbitraj yaparlar. Bu stratejinin cazibesi carry-to-risk oranında gizlidir ve formülü ise oldukça basittir. Bu oran gelişmelere bağlı olarak da pozisyon almak için oldukça iyi bir gösterge olarak kullanılabilir. Tabi rejim değişiklikleri oranların yorumlanması için kritik öneme de sahiptir. Basitçe Carry to Risk formülü şu şekilde hesaplanır.
Yüksek faiz, düşük oynaklıkla birleşirse bu oran yükselir — yatırımcı için cazip bir tablo doğar. Ancak, faiz getirisi sabitken oynaklık artarsa, oran çöker. Tıpkı Margin Call........
© Dünya
