Bağlantısal bütünsellik perspektifinden Türkiye ekonomisinde borçluluğun görünmeyen yükü
İnsanlık tarihinin en temel entelektüel mücadelelerinden biri, belirsizlik karşısında anlam üretme çabasıdır. Bu çabanın bilimsel izdüşümü yüzyıllar boyunca tümdengelim ve tümevarım gibi klasik yöntemler etrafında şekillenmiştir. Ancak 21. yüzyılın karmaşık ve çok katmanlı sistemleri karşısında bu yöntemlerin yetersiz kaldığı alanlar giderek artmakta ve belirginleşmektedir. Bu noktada sistemlerin işleyişini parçalar üzerinden değil, parçalar arasındaki ilişkiler üzerinden çözümlemeyi öneren bağlantısal bütünsellik yaklaşımı büyük önem kazanmaktadır.
Bağlantısal bütünselliğin kavramsal zemini üzerinden hareketle, Türkiye ekonomisinde kamu borçluluğu, bütçe disiplini, faiz dinamikleri ve makroekonomik göstergeler arasındaki ilişkisel ağları göz önüne aldığımızda kamu borcunun ve borç dinamiklerinde hareket alanının aslında yeteri kadar fırsatlar yaratmadığı görülebilir. Özellikle döviz kuru üzerindeki müdahalelerin, borçluluğun gerçek seviyelerini nasıl görünmez kıldığını ve bu yapay dengenin gelecek dönem risklerini nasıl maskelediğini sayın M. Coşkun Cangöz Gerçekten Geniş mi başlıklı makalesinde oldukça etraflı bir biçimde ele alarak anlatmış.
Klasik bilimsel yöntemlerde (tümdengelim ve tümevarım), analiz edilen sistem bir yapıtaşları toplamı olarak görülür. Oysa bağlantısal bütünsellikte esas olan, bu yapıtaşları arasındaki enformasyon akışı, kodlama biçimi ve ilişkisel örüntüdür. Bu yaklaşım özellikle nörobilimden ekonomiye, biyolojiden iklim bilimine kadar geniş bir yelpazede ağ yapılarının anlaşılmasını kolaylaştırır.
Türkiye ekonomisinde borç, faiz, büyüme, bütçe, kur ve enflasyon gibi değişkenler ayrı ayrı analiz edilmek yerine ilişkisel bir yapı içinde ele alındığında, sistemin gerçek dinamikleri daha net bir şekilde ortaya konulabilir.
Borçluluğun yüzeydeki yanılsaması: GSYH’ya oran paradoksu
Resmi verilere göre Türkiye’nin kamu borcunun GSYH’ya oranı $.7 düzeyindedir.
Bu oran, uluslararası standartlarla ve Avrupa Birliği borçluluk kriteri olan Maastricht kriteri ile karşılaştırıldığında “makul” hatta oldukça başarılı olarak değerlendirilse de, bu görünüm ilişkisel........
© Dünya
