menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Cumhuriyetin iktisadı

18 0
25.10.2025

BARIŞ SAZAK
Yönetim Danışmanı

Türk milleti hızlı uyum sağlar, Türk milleti zorluklar karşısında esnektir, Türk milleti çözüm üretmede çeviktir. Cumhuriyet’in 102. yılında ulaştığımız ekonomik seviyeye, gündelik sorunlardan ziyade tarihî bir perspektifle bakınca, bazı meseleler hâlâ çözülemese de rahmetli Demirel’in ifadesiyle “bozkırı yeşile çevirmede” aşama kaydettiğimiz gerçeğini unutmamak lazım.

Cumhuriyet’in 102. yaşı­nı kutladığımız hafta­da, uzun vadede nere­den nereye geldiğimize bakar­sak, II. Dünya Savaşı’ndan sonra büyüme ortalamamızla dünya­dan nispeten pozitif ayrıştığımı­zı görmekteyiz. Tabloda görül­düğü üzere, gelişmiş Batı bloğuy­la ağırlıklı gelir farkı bir miktar azalmış. Asya-Pasifik ekonomi­leri hariç diğer gelişmekte olan ülkelerden iyiyiz. Cumhuriyet’in Balkan Savaşları, I. Dünya Sava­şı ve Millî Mücadele neticesinde oluşan enkaz üstüne inşa edildi­ğini düşünürsek, bu başarıyı elde etmek kolay bir iş değil. Cumhu­riyet kurulduktan sonra izlenen millî iktisat politikaları ve elde kalan nüfusla I. Dünya Savaşı ön­cesi millî gelire, 1929’da ulaşıla­bildi. Tam işler yoluna girmeye başlamışken, Büyük Buhran ve akabinde II. Dünya Savaşı’nın se­bebiyet verdiği yıkıcı küresel ge­lişmelerin gazabından Türkiye de tüm dünya gibi nasibini aldı. Tökezlediğimiz dönemler, çöze­mediğimiz mevzular olsa da son­rasındaki ekonomik performansı yadsımak haksızlık olur.

Cumhuriyet iktisadi dönemle­ri temel olarak dört bölüme ay­rılabilir. Kuruluş dönemi son­rası izlenen devletçi politikalar, II. Dünya Savaşı sonrası tarım odaklı ekonomi, 1960 ile ithal ikameci dönem ve 1980 sonrası ihracat odaklı neo-liberal politi­kalar filmin ana bölümleri. Bret­ton Woods sonrası yurt içinde çok partili hayata geçişle de ge­nellikle küresel eğilimlerle para­lellik gösteren stratejiler benim­sendi. Farklı neler yapılabilirdi sorusuna bugünden bakınca ilk etapta eğitim, gelir dağılımı ve ta­rım politikaları aklıma gelenler. Eğitimde ilk dönemde yaşanan nitelik ve nicelik artışının, son­rasında yalnızca nicelik tarafın­da devam etmesi en belirgin ek­siğimiz. Tarım tarafında planlı, büyük çaplı ekime geçemedik. Köylülüğü tasfiye edip tarımsal girişimciliğe ve tarım emekçili­ğine geçmek istemedi devlet. Yi­ne de dünya ekonomisinin altın dönemi olarak nitelendirilen it­hal ikameci 60’lı yıllardaki rekor büyüme performansımız dönemi yakalamış. Zor geçen 70’li yıllar sonrası neo-liberal küresel eko­nomik furyaya hızlı adapte oldu­ğumuzu görmekteyiz. Hatta 2015 sonrasında küresel çapta ekono­milerde devletin rolü ve yönlen­dirmesi artarak yaygınlaşırken, Türkiye’nin birçoğundan önce bu trendi yakaladığına şahit ol­duk. Geldiğimiz noktadan geriye doğru........

© Dünya