Derinleşen jeopolitik riskin yansımaları
13 Haziran 2025’te İsrail’in İran’a yönelik başlattığı askeri harekât, geçtiğimiz hafta sonu ABD’nin İran’daki nükleer tesislere doğrudan saldırı düzenlemesiyle yeni bir boyuta taşındı. Bu operasyon yalnızca iki ülke arasında değil; küresel ekonomi, enerji güvenliği ve bölgesel jeopolitik dengeler üzerinde de sarsıcı etkilere yol açma potansiyeli taşıyor.
Bu gelişme, küresel piyasalarda odak noktasının Hürmüz Boğazı’na yönelmesine neden oldu. Saldırı, İran’ın savunma kapasitesi, bölgesel etkisi ve stratejik pozisyonu açısından ciddi bir meydan okuma niteliği taşırken, aynı zamanda küresel piyasalarda önemli tedirginlikler yaratmıştır. Bu haftaki yazımda, İran’ın muhtemel tepkilerini dört ana senaryo çerçevesinde değerlendirerek, Türkiye ekonomisi özelinde enerji ithalatı, cari açık, enflasyon ve para politikası üzerindeki etkilerini öngörmeye çalışacağım.
İran, kendini Pers İmparatorluğu’nun tarihsel mirasçısı olarak tanımlarken, hep ideolojik ve stratejik açılardan Batı ile mücadeleye odaklanmış bir devlet konumuna koymuştur. Bu da her daim Ortadoğuda özellikle nükleer çalışmaları nedeniyle hedefte olmasına yol açmaktaydı. Hafta sonu gerçekleşen ABD saldırısı, bu tarihsel iddianın hedef alınması anlamına gelmektedir. Tabi bu noktada İran’ın vereceği karşılıklar, hem iç politik dengeleri hem de dış angajmanları açısından belirleyici olacaktır. Bu noktadan hareketle olası senaryoları incelemeğe çalıştım:
Bu, piyasaların umut ettiği en iyi senaryo olsa da İran rejiminin ideolojik yapısı ve halkın Batı’ya karşı oluşmuş tepkisi nedeniyle bu seçenek zayıf bir olasılık olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu da bu hafta başlaması beklenen diplomatik çözüm ihtimalinin zayıf kalma riskini göstermektedir.
İran, zarar gören nükleer unsurları daha güvenli tesislere taşıyarak faaliyetlerini sürdürürken, sınırlı askeri veya siber misillemeler ve olası........
© Dünya
