Apollo 11’in zorlu inişi ve ‘dez-enflasyon’ yolculuğu
Bakan Şimşek, sanayideki kayıpları belirli ölçüde hizmet sektörüyle telafi etme arayışında. Bu nedenle eylül, ‘dez-enflasyon’ yolculuğunda en kritik süreç; Apollo 11’in Ay’ın arka yüzünden geçerken iletişim kopukluğu yaşadığı gibi. Eylül ayının nasıl dönüleceği ve son çeyreğin nasıl geçirileceği; Apollo astronotlarının Houston’daki komuta merkeziyle yeniden temas kurmalarını andıracak.
1969 yazında Ay yüzeyine yaklaşırken ardı ardına çınlayan 1201-1202 alarm kodları, bilgisayar yükünü aşan hataları haber veriyordu. Neil Armstrong ve Buzz Aldrin ikilisi, paniğe mahal vermeden sistemi manuel moda alıp modülü yüzeye indirdi. Biz de son altı ayda benzer bir alarm silsilesi yaşadık: jeopolitik gerilimler, ticaret savaşları, zirai don, kur atağı… Geçtiğimiz yılın mayıs ayında enflasyon zirvede yüzde 75’i test ederken fren sistemleri ısındı, irtifa hızla düştü. Nihayet Mayıs 2025’te TÜFE yüzde 35,4 ile üç yılın en düşük düzeyine indi – iniş pistini artık seçebiliyoruz.
İnsanı ay yüzeyine götürüp güvenli şekilde geri döndürebilmek için girişilen Apollo programı ile Türkiye’nin 2023 Haziran ayı itibarıyla yürürlüğe koyduğu ‘dez-enflasyon’ programı arasında büyük benzerlikler bulunuyor.
Apollo 1’in 1967 yılındaki trajik kazası nedeniyle Ay programı yaklaşık iki yıl gecikti. Türkiye’nin ‘dez-enflasyon’ programında da benzer bir zaman kayması yaşandı. Geçtiğimiz yılın son Enflasyon Raporu toplantısında TCMB Başkanı Dr. Fatih Karahan, hedeflere ulaşmada ‘üç aylık gecikme’ yaşandığını belirtmişti. Ekonoritmiks, 30 Eylül 2024 tarihli yazısında Şubat ayında yüzde 35 enflasyon seviyesine ulaşılacağını öngörmüşken, bu seviyeye ancak Mayıs 2025’te ulaşılabildi. Bu gecikmenin etkisiyle 2025 yıl sonu enflasyonu yüzde 20 ile yüzde 25 bandından ziyade yüzde 30 civarında gerçekleşecek. Hedeflenen banda ise 2026'nın ikinci çeyreğinde girilmesi mümkün.
Apollo programı boyunca kaybedilen astronotlar ve başarısız test uçuşları gibi, Türkiye’nin ‘dez-enflasyon’ yolculuğunda da ekonomik kayıplar verildi. Özellikle Phillips eğrisi etkisiyle işsizlik oranı henüz sınırlı da kalsa yükselmeye başladı. Yılın ikinci yarısında işsizlik daha da artacak, bu durum tüketici kredilerinde geri ödeme sorunlarını ve dolayısıyla bankaların takipteki alacaklarında yükselişi beraberinde getirecek. Artan finansman maliyetleri iç talebi daraltırken, dış talebin de zayıf olması sanayinin üç yılı aşkın süredir yatay seyretmesiyle sonuçlandı. Özellikle hazır giyim gibi sektörlerde bu etkiler daha derinden hissediliyor.
Nisan ayında sınai üretim, nihayet trend seviyesine döndü. Salgın sonrası yaşanan yüksek taleple stoklar üzerinden büyüyen Türkiye ekonomisi, ilk kez stok biriktirmeye başladığı bir noktaya geldi. Yani arz, talebin üzerine çıkmaya başladı. Bu durum, mal........
© Dünya
