Silah Bırakma Olayını Anlama Çabası
O meşhur fıkra ile başlayalım.
İdam sehpasında asılmak üzere olan Temel’e son sözünü sormuşlar. “Bu da bana ders olsun” demiş.
Silah bırakma olayı üzerine daha nice şeyler söylenecek. Kuşkusuz bunca küllenmiş acılarıyla mevzu, kırk sene de konuşulsa azdır. En dipte aranan ise, tabi ki “kim ne kazandı?” sorusunun cevabı olacaktır.
Maddi bile olsa kişinin kendi hakkını araması hatta bu yüzden canından olması dinen de övülmüştür. Bunun ötesine geçip bir halkın hakkını aramak ve bu yolda zorluklara katlanmak ise elbette ki çok çok daha üstün bir fazilet sayılmıştır.
Ancak Hakk’a düşmanlık ederek hak arama çabası öz itibariyle sorunlu olduğu için bunu savunmak mümkün değildir.
Kemalist öykü de aynı çelişki ile ülkenin bütün birikimini, enerjisini heba etmedi mi ve hâlâ etmiyor mu?
“Yok sayılan varlığımızı kabul ettireceğiz ama bunu dindarlığı ve dinin şiarlarını sıfırlayarak yapacağız.”
“Yasaklanan dilimizi özgürleştireceğiz ama bunu sosyalizmi hâkim kılarak yapacağız.”
“Kendi kendimizi yönetmek için bir kavgaya tutuşacağız ama bunu cinsi sapıklıkların bayraktarlığı adına, namus ve iffet gibi temel ahlakı ortadan kaldırma ile yapacağız.”
Malı, dili,........
© Doğruhaber
