menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

“Reklam yapma!” dediğin an PR başladı bile…

17 0
14.06.2025

"Reklam yapma."
"Reklam kokuyor."
"Ne PR yapmışlar ama!"

Hepimizin kulağına çalınmış cümleler bunlar. Güncel yaşamda, sosyal medyada, ofis dedikodularında, haber başlıklarında sıkça duyuyoruz. Üstelik çoğu zaman fark etmeden reklamla PR kavramlarını sıkça birbirine karıştırıyoruz.

Açıkça söylemeliyim ki, halkla ilişkiler (PR) denince akla ilk gelen tanımlardan biri hâlâ beni rahatsız ediyor: "Düzgün Türkçe konuşan, prezentabl görünen ve insan ilişkilerinde başarılı bir karşılama görevlisi...

Oysa halkla ilişkiler, yalnızca yüz güldüren bir karşılama ya da nazik bir diyalog değil; iletişim bilimiyle, stratejik planlamayla, kriz yönetimiyle, medya diliyle ve marka algısıyla şekillenen çok katmanlı, analitik bir uzmanlık alanıdır.

Bu yanlış algı, PR’ın sadece "iyi görünmek" ya da "iyi konuşmak" sanılmasından kaynaklanıyor. Oysa PR, görünenden çok daha fazlasıdır: Planlanmış bir algı yönetimi sürecidir.

Peki ya, REKLAM?

Benzer bir algı, reklam için de geçerli. Çoğu zaman reklam dendiğinde gözümüzde beliren şey; yüksek bütçeli kampanyalar, ünlü yüzler, televizyon jingle'ı ya da sosyal medya sponsorlu içerikleri oluyor. “Reklam” kelimesi, sanki sadece büyük markaların yapabileceği, gösterişli ve biraz da manipülatif bir çaba gibi algılanıyor.

Oysa reklam; bir ürün, hizmet ya da fikri belirli bir hedef kitleye, belirli bir mesajla ve ölçülebilir yöntemlerle tanıtma........

© Dizi Doktoru