menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

'Cumhuriyet'in vicdanı

21 0
28.10.2025

Mazlumun sığınağı, zalimin korkusu…

Cumhuriyet, bu milletin en büyük inkılâbıdır.

Bir yandan yüzyıllarca süren imparatorluk yorgunluğunun ardından yeniden var oluş,

diğer yandan çağın dayatmalarına karşı “Biz de varız” diyen bir onur mücadelesidir.

Ama bu onur mücadelesini içeride vesayetle, dışarıda emperyalizmle boğmak isteyenler hiç eksik olmadı.

Bir asırdır bu topraklarda Cumhuriyet’in adıyla halkı ezenler içeriden,

Cumhuriyet’in ışığından rahatsız olanlar ise dışarıdan saldırdı.

Ama her defasında bu millet hem içerideki kibri hem dışarıdaki baskıyı aşmayı bildi.

1923’TEN SONRA: UMUT, YALNIZLIK VE DİRENİŞ

Cumhuriyet’in ilanı sadece rejim değişikliği değildi;

Batı’nın “Hasta Adam” ilan ettiği bir halkın yeniden ayağa kalkışıydı.

Anadolu’nun yorgun halkı, Lozan’da eşit devlet olarak masaya oturduğunda,

dünya bu cesareti affetmedi.

Lozan’ın hemen ardından Türkiye’ye yönelik ekonomik ambargolar başladı.

Kapitülasyonların kaldırılmasına içerleyen Batılı sermaye çevreleri,

yeni Cumhuriyet’e kredi vermedi, yatırımı kesti.

Ama Türkiye kendi kaynaklarıyla, kendi insanıyla,

Sümerbank’ı, Etibank’ı, Şeker Fabrikaları’nı kurdu.

1929 Buhranı’nda Batı ekonomileri çökerken

Ankara’da Mustafa Kemal “devletçilik” politikasıyla

hem üretimi hem istihdamı ayağa kaldırdı.

Yani Cumhuriyet, Batı’ya rağmen ayakta kaldı.

İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI VE YENİ DÜNYA DÜZENİNDE TÜRKİYE

Savaşın ardından Türkiye, Batı’dan gelen “yeni dünya” çağrısına mecbur bırakıldı.

ABD’nin Truman Doktrini ve Marshall Yardımı, sadece ekonomi değil,

bir bağımlılık zinciri getirdi.

Sanayileşme sekteye uğradı, köylü toprağını bıraktı, şehirler betonla doldu.

Cumhuriyet’in üretici ruhu, Batı’nın tüketici düzenine hapsedilmeye çalışıldı.

Ama bu milletin mayası dışa bağımlılıkla uyuşmazdı.

1950’lerde Adnan Menderes kalkınmayı yerli tarımla başlattığında,

Batı onu da cezalandırdı.

1960 darbesinin arkasında yalnız generaller değil,

Batı’nın kontrol ettiği ekonomik ve diplomatik ağlar vardı.

Bu ülkede her 10 yılda bir yaşanan darbeler,

aslında “Batı dostu” vesayet düzeninin devamıydı.

VESAYETİN KODLARI: İÇERİDE KORKU, DIŞARIDA KONTROL

Soğuk Savaş yılları boyunca Türkiye’nin adı........

© Diriliş Postası