menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Kara Mürsel Gâzî hakkında

13 0
15.09.2025

R.2: Eğirdir, Yazla girişindeki adı Mürsel [Kara Mürsel?] olan, ama halkın Baba Sultan dediği türbe. Foto: Mustafa Çetinkaya, 13.09.2025.

Bu makalenin amacı Eğirdir Yazla Mahallesinin girişi ve Eğirdir Gölü kıyısında bulunan Baba Sultan’ın, Kara Mürsel Gâzî olabileceği ihtimalini hatırlatmaktır. Zira türbede yatanın adı Mürsel olup, Ertuğrul Gâzî, atası Kaya Bey ve oğlu Osman, eski Eğirdir Gölü’nde denizcilik de yapmışlardı. Hatta Lebeau’ya göre Osman, 1310 yılında Rodos’u [Eğirdir Gölü’ndeki Gülistan Adası] kuşatmıştı. Belki bu sebepten olacak Timurlenk Yıldırım’a “Senin kökenin denizci bir Türkmen’den öteye gitmez” demişti.

Açar Kelimeler: Oğuz Alp, Kaya Bey, Ertuğrul Gâzî, Osman Gâzî, Kara Mürsel, Eğirdir Gölü, Ege Denizi, Kara Gemi

Dün [29 Mayıs 2025], Eğirdir’den Mustafa Çetinkaya aradı. “Bir makale gönderiyorum. Eğirdir Yazla girişinde yatan Baba Sultan’ın adının Mürsel oluşu ve sizin de, Ertuğrul ve Osman Beylerin Eğirdir Gölü’nde denizcilik yaptığı iddianıza bakarak, Baba Sultan türbesinde yatan zatın Kara Mürsel olma ihtimali var. Makaleye bakar mısınız” diyordu. Baktım; makale, dostum, değerli tarihçi Cevdet Yakupoğlu’na ait, 1916’da yazdığı “Kara Mürsel adında geçen Kara ve Mürsel kelimeleri üzerine tespitler” adlı makale idi [bk. Kaynakça].

Mustafa, “Sözlü rivayete göre, vefat edince beni öyle bir yere defnedin ki, sırtım dağlara dayansın, kucağıma deniz gelsin. Böylece daima donanmamı göreyim demiştir. Görülüyor ki, yöre halkı Kara Mürsel’i hem bir “kara savaşçısı” hem de bir “deniz kurdu” olarak bağrına basmıştır” [Yakupoğlu, 2016: 211] ifadesinden etkilenmişti. Gerçi Karamürsel’de ve Eğirdir’de, deniz, Kara Mürsel’in kucağına gelmiyordu. Bilâkis onun kucağına dağ geliyor; donanmayı göremiyordu. Yâni Kara Mürsel’e atfedilen bu sözler bir yakıştırmadan ibaret olmalıydı.

Cevdet Beyi aradım: Osman Beyin, Eğirdir-Gülistan [Rodos] Adasını Kara Mürsel ile kuşatmış olabileceğini söyledim. Meğer Cevdet Bey bana karşı doluymuş: Osman Beyin Eğirdir’de ne işi var dedi ve bana kaynakçadaki Mücteba İlgürel’in 2001’de Belleten’de çıkan “Osmanlı Denizciliğinin İlk Devirleri” ile Erdoğan Merçil’in TDV İA’ne yazdığı “Menteşeoğlulları” maddesini gönderdi. Emecen’in TDV İA’ne yazdığı Aydın maddesi de mühimdi. Ben de, Kopraman Hocanın yazdığı aşağıdaki metinle işe başlamak istiyorum: Kopraman Hocayı 2015 yılında GÜ’ndeki odasında ziyaret etmiştim. Sohbet sırasında Tralleis, Barla’dır dedim. Kopraman Hoca, - Ramazan Bey, aklımızla oynama. Tralleis Aydın; Ayasofya’nın mimarı İzidor da Aydınlı dedi. Ben de: Peki Hocam, size bir soru: Miryokefalon savaşı yapılalı bir yıl olmuş ve henüz Uluborlu’yu bile almamışız. Bizim ordu Aydın’a helikopterle mi gitti? -Nerde yazıyor? Bitişik odadaki Salim Koca’dan Khoniates’i alıp, Hocaya verdim. Hoca, (Khoniates, 1995: 133)’deki:

“Türk hükümdarı Atabek’i, yaklaşık 24 bin kişinin başında denize kadar olan bölgeyi ve şehirleri tahrip etmeye gönderdi [1177-78]. […] kendisine deniz suyu, kum ve kürek getirmesini emretti. Ve Atabek de emri yerine getirdi. Menderes kenarındaki şehirlere hücum ederek, […] korkunç tahribata uğrattı. Tralleis [Aydın] ve Phrygia Antiokheia’sını zaptettiği gibi Luma [Har.1], Pentakheir ve daha başka kaleleri de alarak bunları tamamen yağmaladı” ifadelerini okudu, düşündü ve şu satırları yazdı:

“Khoniates’i çeviren merhum Işıltan, Tralleis şehrini Aydın olarak anlamakla biraz aceleci davranmıştır. Onu kaynak olarak kullanan bütün araştırmacılar, Tralleis’i hep “Aydın” olarak kabul etmişlerdir. Bize göre böylesi bir kabul hatalıdır. Çünkü MS 1177’de Türkler henüz Uluborlu’yu bile fethetmemişlerdi. Hâl böyle iken Aydın’da Türk ordusunun ne işi olabilirdi? Bu hususu enine boyuna araştırıp tahkik etmeden verilen acele bir hüküm, bu yanlışın yaygınlaşmasına sebep olmuştur. Aynı şekilde bir ırmağın ovada kıvrımlar yaparak akması anlamına gelen ‘meander’ fiilinden türediğinde şüphe bulunmayan ‘menderes’ kelimesi de bugün bizim bildiğimiz ve ‘büyük ve küçük’ sıfatlarıyla tavsif ettiğimiz iki nehirden ayrı, başka bir nehir olmalıdır. Aksi takdirde Türklerin o tarihlerde Büyük ve Küçük Menderes havâlisini fethetmiş olmaları gerekir ki, o tarihlerde bu havâli Türkler tarafından fethedilmemiştir. Bizim araştırmalarımız, bilhassa yer isimleri hakkında, kesin kanaat izhar etmeden önce kaynaklardaki yazılı ifadelerle coğrafî mekânlardaki durumu çok iyi tedkik etmemiz gerektiğini bize ihtar etmektedir” [Kâzım Yaşar Kopraman, 2015 yılı]. Kopraman Hocamın kendi elleriyle yazdığı bu yazıyı, hâlâ muhafaza ederim.

Aydın, Uluborlu’nun 285 km garbındaydı. Tarihteki Tralleis’in, Aydın-Tralleis ile uyuşmadığını gören Ramsay, Denizli-Alaşehir yolunun Büyük Menderes’i geçtiği yere Tripolis’i, yanına da Tralleis’i yerleştirmişti [1960: 119]. Bu Tralleis [eski Trall] Barla, Tripolis ise Barla-Gelendost yolunun [Orta] Menderes’i geçtiği yerdeki Limenopolis idi.

Merhum Nuri Güngör Veziroğlu, Eğirdir Ansiklopedisi s.32’de, Baba Sultan hakkında iyi bir araştırma yapmış ve türbede yatan kişinin adının Mürsel olduğunu söylemişti. Prof. Cevdet Yakupoğlu da, 2016 yılında Kara Mürsel Gâzî hakkında uzun bir inceleme makalesi yazmıştı. Biz, bu iki çalışmadan farklı olarak kimsenin aklına gelmeyen bir hususa dikkat çekeceğiz: Kaya Bey veya Oğuz Alp, Ertuğrul Gâzî ve Osman Gâzî, Hamidoğulları’na tâbi olarak Eğirdir Gölü’nde denizcilik yaptıklarına göre, Osman Gâzî’nin arkadaşı olan Kara Mürsel Gâzî de Eğirdir ve Eğirdir Gölü çevresinde gazâ yapmış demektir. Bu hususa araştırmacıların dikkatlerini çekmek istiyorum.

Bu soru, benim Isparta, Cevdet Beyin Kastamonu’da ne işi var demeye benziyor. Osman Bey, 1257-58 Isparta Söğüt doğumludur. “Ertuğrul’un 1240 yılı kuşattığı, Osman’ın 1288’de zaptettiği Rumların Melangeia’sı (Ramsay, 1960: 14-15) Senirkent-Yassıören köyü olup, Osman’ın doğduğu Söğüt’e [Sagouda: Salice] 4-5 km’dir. Bu Söğüt, bilâhare Bilecik-Söğüt’ün adı olacaktır. Yâni Senirkent ovası ve Eğirdir Gölü civarında yaşayan Türkmenler, Bilecik- Sakarya nehri bölgesine [Halizones] geldiklerinde Söğüt adını oraya taşıyacaklardı [bk. Deguignes, 1976: 1155].

Kaya [Oğuz Alp], Ertuğrul ve Osman’ın Kemer Boğazı bölgesinde bulunduklarını gösterir kaynaklar:

1.“Menteşe oğulları ve [Er]Tugrul-şah Bey, Antakya, Alâiye, Lazkiye sahillerine zorla hâkim oldular. Eşref oğlu Sis’e bitişik olan Ermenek vilâyetini Moğolların elinden aldı. Onları uzaklaştırmak için şehzadeler Geyhatu ve Hülacu’yu Rûm’a gönderdiler” [yıl 1284-85] (Kazvinî, 2018: 383). Togan, bu olayı başka nüshadan şöyle aktarır:

“O zaman İlhanlılardan çok Sultan Mes’ud aleyhine ayaklanan Antalya, Alâiye ve Lâdıkiye'yi idare eden Tugrulşah Bey, Aksaray ve Ilgın’da, Eşrefoğlu; Ermenek'te Karamanoğlu gibilerin hareketlerinin başına geçmek istedi. Argun [1284-89] adına Anadolu’yu idare eden şehzade Hülacu ile Keyhatu bu hareketi tenkil ettiler (Togan, 1981: 325, açık.51: “Tarihi Güzide, matbu nüsha, 482. Aksara, Kedek, Karaman, Ermenak isimleri bozuk yazılmış, Tugrulşah için Ermenişah oğlu Tugrulşah denilmiştir).”

Kazvinî [1281-1349],........

© Dikgazete.com