Küresel Satranç Tahtasında: Pakistan-Hindistan ve Öngörüler & On the Global Chessboard: Pakistan-India and Strategic Projections
Pakistan-Hindistan arasındaki savaşın temelinde yatan sebepler hem tarihî hem de jeopolitik, dinî, etnik ve ekonomik yönleriyle oldukça karmaşıktır. Bu çatışmanın arkasındaki küresel çıkar sahipleri ve bu çıkarların niteliği de dikkatle incelenmelidir. Yazıma bu konuda kapsamlı bir analizle başlamak isterim:
Tarihsel Arka Plan: 1947’de Hindistan’ın İngilizlerden bağımsızlığını kazanmasıyla ortaya çıkan bölünme sırasında, Müslüman nüfusun çoğunlukta olduğu Keşmir’in statüsü tartışmalı kaldı.
Üç Savaş Nedeni: 1947, 1965 ve 1999’daki savaşların temelinde Keşmir meselesi vardır.
Nüfus-Yönetim Çelişkisi: Keşmir’in çoğunluğu Müslüman olmasına rağmen Hindistan tarafından idare edilmektedir.
Pakistan, İslamî kimlik üzerine kuruldu; Hindistan ise laik ama çoğunluğu Hindu. Bu durum karşılıklı bir “medeniyet çatışması” algısına yol açtı.
Her iki ülkenin de nükleer silahlara sahip olması, savaşın doğrudan genişlemesini engellese de sürekli bir gerilim durumu yaratıyor.
Pakistan’ın en büyük savunma ortağı; “Çin-Pakistan Ekonomik Koridoru” (CPEC) stratejik önemdedir. Hindistan’ı sınırlandırmak için Pakistan’ı denge unsuru olarak kullanır. Keşmir’de Hindistan’ın güçlenmesini istemez.
Soğuk Savaş'ta Pakistan ile yakın iş birliği (özellikle Sovyet-Afgan savaşında). Günümüzde Çin’e karşı Hindistan’la stratejik ortaklık geliştiriyor (QUAD ittifakı). Çıkarı: Bölgedeki nükleer çatışmanın önlenmesi, Çin’in çevrelenmesi.
Tarihsel olarak Hindistan ile yakın; silah satışlarında ana tedarikçi. Ancak Çin’le olan yakınlığı nedeniyle tarafsız denge politikası izliyor. Çıkarı: Güney Asya’da istikrar, silah pazarı.
Hindistan’a ileri düzey istihbarat ve silah teknolojisi sağlıyor. Müslüman Pakistan’a karşı, Hindistan’ı stratejik ortak olarak görüyor.
Pakistan’daki Şii-Sünni dengesi nedeniyle İran dikkatli. Körfez ülkeleri genellikle Pakistan’a ekonomik destek verirken, Hindistan’la ticari ilişkileri de sürdürür.
Bölgeyi “yüksek gerilimli ama düşük yoğunluklu çatışma alanı” olarak tanımlar. Keşmir’deki istikrarsızlığın radikal örgütlerce suistimal edilebileceğine dikkat çeker.
Hindistan’ın Keşmir politikasının demokratik değerlerle çeliştiğini ve Pakistan’daki radikalizmi beslediğini savunur. ABD’nin Hindistan’la stratejik ittifakı arttıkça, Pakistan’ın Çin’e daha fazla yöneldiğini belirtir.
"Bölgedeki en büyük risk, yanlış hesaplamalardır" görüşündedir. Keşmir'deki sosyal medya ve propaganda savaşı yeni nesil çatışma türlerine zemin hazırlıyor.
Pakistan’ı “devlet destekli terörizmle suçlar.” Çin’in, Keşmir'deki istikrarsızlıktan faydalandığı yönünde analizler yapar.
Hindistan’ın Keşmir’deki uygulamalarını "insan hakları ihlalleri" olarak değerlendirir. CPEC üzerinden Çin iş birliğini savunur.
Prof. Brahma Chellaney (Hindistan): "Çin ve Pakistan, Hindistan’a karşı jeostratejik bir çember kuruyor." Arif Rafiq (Pakistanlı Analist): "ABD’nin Hindistan’la yakınlaşması, Pakistan’ı Çin’in kucağına itiyor."
Henry Kissinger’in klasik tezi: "Asya'da denge, Pakistan-Hindistan çatışmasının yönetilmesine bağlıdır."
Pakistan-Hindistan savaşı sadece bir sınır anlaşmazlığı değil; Çin-ABD rekabetinin Güney Asya'daki yansımasıdır. Her iki ülke de büyük güçlerin satranç tahtasında piyon değil, taş olmak istiyor. Sorunun çözümü yalnızca ikili diyalogla değil, uluslararası denetim ve güvenlik garantileriyle mümkün olabilir. Pakistan-Hindistan arasındaki bu derin tarihsel, dini, politik ve jeopolitik çatışma, yalnızca iki ülkenin değil, Asya kıtasının ve hatta küresel sistemin geleceğini de etkileyecek güçtedir. Bu karmaşık dinamiklerin sonucu olarak önümüzdeki 10–20 yıl içinde Güney Asya coğrafyasının ve küresel güç dengelerinin nasıl şekillenebileceğine dair stratejik bir öngörüm şu şekildedir:
1. Keşmir’in Geleceği: Dondurulmuş Çatışma Modeli
Keşmir’in bağımsızlığı şu aşamada olası görünmemektedir. Hindistan, askeri ve idari kontrolünü derinleştirirken; Pakistan, uluslararası diplomatik baskı ile karşılık verir. Coğrafya, "de facto" bölünmüş halde kalır. Yani fiilen iki ülkenin hâkimiyetinde ama hukuken tartışmalı bir alan olarak kalacaktır.
2. Afganistan’ın Yeni Etkisi
Taliban sonrası Afganistan, Pakistan’a stratejik derinlik sağlayabilir. Ancak istikrarsızlık hâli, radikal grupların Keşmir’e sızmasını artırabilir, Hindistan müdahalelerini tetikleyebilir. Bu, Pakistan-Hindistan sınırında hibrit savaş yöntemlerinin artmasına neden olur (drone saldırıları, vekil savaşçılar vs.).
3. Nükleer Denge Korunur, Ama Tehlike Yüksek Kalır
Nükleer silahlar sayesinde büyük çaplı savaş olasılığı düşüktür. Fakat bu........
© Dikgazete.com
