İtalya'daki İstanbul: Cenova ve mutfağı
Uluslararası turist için yanıbaşındaki Cinque Terre kasabalarına giderken geçilen koca bir şehir Cenova. Turistten kaçmanın zor bir zanaata dönüştüğü İtalya’da, bu güzel kentin Instagram gezginince fark edilmemiş olması büyük şans. Oysa geçmişi ve geleceği birlikte yaşatan, büyük şehirde sahil kasabası hayatı sürme lüksü sunan, kültürüyle, sanatıyla, biricik mimari örgüsüyle İtalya’nın en gidilesi şehirlerinden. Yokuşları, merdivenleri, sokakları arasındaki fünikülerleri, asansörleriyle bir zamanların İzmir ve İstanbul’unun başka bir paralelde hayat bulmuş hali gibi. Kısaca muhteşem anlamında ‘La Superba’ ya da yerel halkın ağzıyla ‘Zena’ denilen Cenova sokakları ve mutfağında gezinelim dedik…
Daracık, kırmızı tuğlalarla döşenmiş Ceneviz sokaklarına ‘Creuza‘ deniyor. Dik ve dar olmayan sokak bulunmadığından bu kırmızı tuğlalar kaymayı önlüyor, atlara da insanlara da yürüme kolaylığı sağlıyor. Üstüne üstlük bir de alımlılar.
Cenova’nın gururu ozan şarkıcı Fabrizio de Andre’nin Cenova lehçesinde eserlerden oluşan albümüne ismini veren ‘Creuza da Ma‘ adında bir şarkısı var bu sokaklara ithafen. Yokuşların kenarındaki demirler yol ortasında nefesi kesilenin imdadına yetişiyor.
Şehir uzaktan baktığınızda bir Escher tablosu adeta. Her şey olması gerektiği gibi görünse de yakından baktığınızda anlamsızlaşıyor. Bu sokak nasıl oldu da buraya çıktı, bu asansör nasıl oluyor da buraya geliyor gibi soruları lügattan silmek, sokakların nasıl olup da birbirlerine bağlandıklarını düşünmeden şehrin düzenli kaosunun tadını çıkarmak gerekiyor.
Klasik anlamda bir tarihi merkez yok. Bu biraz ince uzun yapısından geliyor biraz liman kenti olmasından biraz da tarih içinde geçirdiği evrimden. Eski Cenova liman etrafına işlenmiş kimileri 1 metreyi bile bulmayan daracık sokakları, çoğu Ortaçağdan kalma ya da Ortaçağdan kalma yapılar üzerine sonradan inşa edilmiş binalardan oluşuyor. Asırlık taşlar, boyasını kaybetmiş Pompei kırmızısı duvarlar, dar sokaklar boyunca yükselen yüksek, antik binalar, binaları birbirine bağlayan kemerler, üst geçitler alt geçitler…
Eski Cenova gerçek bir korsan şehri. Sokaklarda yürürken birilerinden kaçasınız, kemerden geçip evren değiştiresiniz geliyor. Şehrin en büyük otoparkının olduğu ve eski şehirle yeni tersane tarafı arasında bağlantıyı kuran birkaç katlı viyadük, tarihi sokakların gizemine harika uyum sağlamış. Sağlı sollu yükselen karanlık otopark, altından geçilen tarihi kemer, kat kat virajlı geçişler, şehre doğru giderken sağınızda beliren sarmaşıklarla kaplanmış kapsül şeklindeki köprü…
Market alışverişinden eve dönerken, uzun bir tünele bağlanan bu zamansız yapıdan geçmek insanı birkaç dakikalığına Blade Runner evrenine ışınlıyor, Steve McQueen olup bu modern dehlizler arasında araba yarıştırmak, Jack Sparrow’la kılıç sallamak istiyorsunuz. Tünelin ardından yukarı mahallelere kıvrılan yollar 1800’lerde yapılan kehribar sarısı, yeşil gölgelikleriyle rengarenk binalara açılıyor.
Geçtiğiniz her yol anında kendini imha eder gibi, varacağınız yere aynı yoldan iki kez geçerek gidemiyorsunuz. Şahane bir labirent. Rıhtıma........
© Diken
